6 Ağustos 2012 Pazartesi

BEYAZ MARTI ADRİYATİK YOLLARINDA 2


Venedik'e yaklaşırken :D :D
..
...
...
.
..
Sonunda Venedik'e varıyoruz. Venedik'in içine araba veya karavan almıyorlar tabiki. sadece otobüslerle gidebiliyorsunuz ama Venedik'e en yakın kampa Camping Rialto'ya varıyoruz.

Fiyatı öğrenmek için ben ve bama aşağı iniyoruz. Kız italyan olduğu için İngilizcesi çok aksanlı. Ama anlaşabiliyoruz her şekilde.
Günlük ücretim 31€ olduğunu söylüyor. Uzun uzun hesaplama yapıyor hesap makinesiyle. Yeni olduğu çok belli.
Girişe yakın hoş bir yer seçiyoruz. Öğrenciler çok.

Buraya arkadaş gruplarıyla gelip çadırlarda uygun fiyatlara kalıyorlar.
Elektrik girişi üçlü. Kabloya ihtiyacımız var bunun için. Gidip istiyoruz. Ama kamp bunun için kurnazlık tasarlamış.

minnacık şey için 3€ istiyor. Vermek istemiyoruz haliyle çünkü çok komik bir şey bu. Daha önceki kaldığımız Dubrovnik'teki kampta da birleştirici kablo kullanmıştık ve para istememişlerdi. Sadece kullanıp zararsız bir şekilde iade etmeniz gerekiyordu.

Uzun bir anlaşamamazlık sonunda kız kabloyu faturanın üstüne not edip veriyor.

Alıyoruz. Yerleştikten sonra hemen Venedik'e gidiyoruz otobüsle. Otobüs biletini Camping'ten alabilirsiniz.  3 kişi gidiş dönüş 7.30€.

Elimizde Venedik haritası var. Ama ona sadık kalmak zorunda değiliz ki kalmadıkta.Ara sokaklara girdik hatta kaybolduk :D
Ama Venedik'in haritaya baka baka belirli yerlerini gezerek gezmiş sayılacağına inanmak zor.
Bütün şehri baştan sona gezdik. Ama çok yorulduk.
Fotoğraflarla başbaşa bırakmak lazım şimdi sizi biraz ki atmosferi yaşayın.. :D
....

...
..
..
..
...
.....
..
..
.
..
.
.
.
.
Bu fotoğrafları çekmek için 5 5 buçuk saatlik yürüme maratonu gerçekleştirdik ama kesinlikle değdi :D

Tekrar meydana gelip 9 numaralı otobüsle kampın önünde indik. Çok acıkmış, deli gibi terlemiş ve yorulmuş üstüne bir de acıkmıştık.

Yıkandık, yemek yedik üstüne güzel bir meyve ziyafeti çektik. o akşam tüm yorgunluğumuzu attık  :D
18 Haziran

Sabah 10 gibi uyanıp kahvaltı edip 13 de toparlanıp çıktık.
Yol rotamız ise şöyle:

...

Yolumuz uzun. İtalya'da trafik ışıklarından çok göbek var. sanırım trafik yoğunluğunu engellemek için böyle bir çözüm bulmuşlar.. Verona'ya kadar yaklaşık 50 küsür göbek döndük.

Yolumuz ve hedefimiz ilk önce Verona, sonra Lazise ve dolayısıyla Garda gölü  :)

İyi geceler efenim...
Venedik (Venezia ), Kuzey İtalya'nın doğusunda Adriyatik Denizi'nin kuzey kıyılarında, İtalya'ya bağlı ada şehridir.. Yaklaşık 118 adacık üzerine kuruludur. Tarihsel Venedik şehrinde adacıkları birbirinden ayıran 170 kanal ve bunları birbirine bağlayan 400 köprü bulunur.

Kamu idaresi bakımdan Venedik bir komün olup Veneto bölgesinin ve kendi adını taşıyan Venezia ili'nin başkentidir. Venedik komününün tarihsel Venedik şehrini ihtiva eden ana ada bölümü ile ana karada bulunan Mestre mahallesi arasında, 4 kilometre uzunluğunda Ponte della Libertà (Özgürlük Köprüsü)" adı verilen kara ve demiryolu köprüsü bulunur.

Tarihsel Venedik nüfusu o dönemlerde 300.000 civarında iken günümüzde 72.000'e kadar düşmüştür ve halen azalmaktadır. Yaşlı nüfusun yoğunlukta olduğu Venedik, artık anakarada bulunan Mestre adı verilen yeni şehre doğru kaymaktadır. Venedik'te yaşayanların %50'den fazlası geçimlerini turizmden sağlamaktadırlar.Bugüne kadarki rekor bir günde 150.000 turisttir.Bu kadar turistik olması ve her şeyin deniz yoluyla taşınması sonucu fiyatlar İtalya'nın geneline göre daha pahalıdır.Bütün taşımacılığın su yolları ve kanallardan yapıldığı Venedik, Avrupa'nın motorlu kara taşıtlarına izin verilmeyen tek büyük kentidir..
Kaldıgımız yerden devam..Garda gölüne dogru gidiyoruz.

Geçtigimiz yerlerde genelde tek katlı villavari evler var.Çok güzel ve bakımlı bahçeleri var.

Mazot Türkiye-İtalya farklı degil.Hatta bazı istasyonlarda bizden bile pahalı..Ama istasyonlar hep kartlı sistem ve kimse yok.Kendin doldurup ödüyorsun..Saat 14.00 gibi Veronaya girdik.Şehri gezip tur attık..Hava sıcaktı..Yanıyordu.

Lazise üzerinden Lago di Garda yolundayız..Etrafta Kiwi-şeftali ve üzüm bagları var.Üzerleri sera örtüsü ile tamamen kapalı.Herhangi bir dolu v.s gibi etkilere kapalı yani.Uzun atımlı fıskiyelerle yagmurlama sistemi ile sulanıyorlar.
Saat 15.00 gibi geldik.Kamp yeri için yolun göl tarafındaki kamplara bakmaya başladık.Genelde 30-40 € arası kampinglerdi.Hepside aynı standartları veriyordu.Farkları biraz daha bakımlı biraz daha özenli olmaları idi.

Biraz daha ileriye gidip hem gölün ilerisini görmek hemde seçeneklerimizi dahada arttırmak için devam ettik.

Camping spiaggia d'oro yu begendik.Göle tamamen cepheli sadece yol var.Önü açık ve manzarası daha hoşumuza gitti..Üstelik sakindi. 28€ ücret verdik.wi-fi dahil herşey vardı..

Terlemiştik.Hemen hazırlanıp yorgunlugumuzu ve terimizi attık.. ;D ;D  Tatlı su ama..güzel..2 saat yüzdük.

..
..
..

...

Sabah uykuyu iyice almış..dinlenmiş bir halde standart zamanda uyandım..Kalkıp erkende göle girdim..

Tertemiz  ve duru sakindi..O bile uykusunda idi.. :D :D :D

Güzel ve sıkı bir kahvaltı yaptık..Bugün dinlenme..tabiri caizse gezme tozma,zaman geçirme günü idi..Nete girip maillere ve işyeri mesajlarını kontrol edip eksikleri giderdikten sonra bir parti daha denize-pardon göle girdik..
..

Garda Gölü (Lago di Garda), İtalya'daki en büyük göldür. Kuzey İtalya'da yer alan göl Venedik ve Milano kentlerinin arasındadır. Alplerin bu bölümü son buzul çağında buzullar tarafından biçimlendirilmiştir. Göl bir buzul gölüdür. Göl ve gölün kıyıları, güneydoğuda Verona ili, güneybatıda Brescia ili ve kuzeyde Trento ili arasında bölünmüştür. Brenner Geçidi ile kuzeyden kolayca ulaşımın sağlandığı göl bölgesi, pek çok otel ve tatil köyünün bulunduğu turistik bir alandır.

Uzunluk  51.9 km, Genişlik 16.7,Yüzölçümü 2,350 km²,Ortalama derinlik 136 m,En büyük derinlik    346 m..Rakım ise136 metredir.  Verona’ya 30, Milano’ya 100 ve Venedik’e 130 km uzaklıktadır..Garda, Milano-Venedik yolu üzerinde biraz kuzeyde, Innsburck-Avusturya’nın  güneyinde kalır. Güney kısımları açık ve alçak, kuzeyde göl daralıyor ve boğaz haline geliyor, kıyısından sarp yamaçlar yükseliyor. Bol miktar ördek ve  kuğu var..Göl üzerinde işleyen küçük tekneler kasabalar arası ulaşımı sağlıyor.

Gölün en kuzey ucundaki Riva del Garda kasabası, sörf ,yelken  merkezi..Kasabanın kuzeyinde göl ve şelaleler var. Yol boyunca her yer bağ. Yaklaşık 4 kilometre kuzeydeki şelale Cascate Varone Grotta güzelliğiyle nefes kesiyor. Yolun devamında yemyeşil Tenno Gölü (Lago di Tenno) uzanıyor. Riva del Garda’dan 70 kilometre uzaklıktaki popüler kayak merkezi Madonna di Campiglio’ya yakın bir başka şelale Cascate Nardis. Burada 130 metreden dökülen suyun gürültüsü kulakları zorluyor. Madonna di Campiglio yolu üzerinde sağınızda üzeri karlarla kaplı Dolomitleri görüyorsunuz, onun dışında kalan her yer yeşilin farklı tonlarıyla bezeli orman. Gölün batı kıyısından güneye inerken Riva del Garda’ya 25 kilometre uzaklıkta Malcesine kasabasında gölün üzerine uzanan burnun üzerine kurulmuş eski kalenin bozulmamış görüntüsü ve daracık sokaklar sizi ortaçağa götürüyor, kalenin gece ışıklandırması görülmeye değer. Daha güneyde gölün genişlemeye başladığı yerde göle adını veren Garda kasabası var, şirin mi şirin. Sahilinde bol ıhlamur ağaçları var..Birkaç kilometre güneydeki Lazise, kalesinin surları sanki yeni yapılmışçasına iyi korunmuş bir ortaçağ kasabası ..

Ayrıca gölün en batısında Lazise’ye yakın Avrupa’nın en büyük çocuk eğlence parklarından olan Gardaland var, biz kapısına kadar gidip girmedik.Milano-Venedik otobanının yaklaşık 10 kilometre kuzeyinde, gölün birkaç kilometre içine uzanan burunda ünlü soprano Maria Callas’ın da tercih ettiği Sirmione kasabası var. Oldukça popüler ve tek girişi olan ve bir köprüyle anakaraya bağlanan eski şehrin surlarından içeri girdiğinizde daracık sokaklarıyla davetkar..Doğu kıyısındaki Salo ve hemen kuzeyindeki Gardone Riviera bölgenin en revaçta olan yerleri... Kıyıda büyük bahçeli, yüksek ağaçlı ve renk renk çiçeklerle bezeli malikaneler de görülmeli. Çevre ıhlamur, manolya, lavanta ve yasemin agaçları ve kokusuyla bezeli..
Sabah Ancona-İgoumenitsa dönüşü için  netten buldugumuz gemi acentalarından ikisini aradık.

Aneklines ve Minoenlines..Aneklines fiyat olarak ucuzdu ama en erken 3 gün sonraya yer vardı..

Minoenlines ise hem pahalı hemde 2 gün sonra vardı.Birde nedense araç tanımında tam anlatamadık.Görüp kesin fiyatı ona göre verme durumları vardı.
O an aile meclisi karar verdik.Dönüşü Trieste,Slovenya,Hırvatistan,Sırbistan ve Bulgaristan üzerinden yapacaktık.1620 km gibi bir yol çıkıyordu.Zaten aracımız da çok ekonomik yakıyordu.Sıkıntı yoktu.2-3 gün beklemek yerine o süreyi yolda geçirerek hedefeimize varırdık.Ancona-İgoumenitsa hattını başka seferde deneyip görecektik..
...

..

..
...

20 Haziran Çarşamba

Sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı yapıp yol hazırlıgına başladık.Dün akşam gezi sonrası verdigimiz karar sonrası Modenaya gidecektik.Oradan Ferara,Venedik,Trieste,Slovenya ve Hırvatistan,Sırbistan-Bulgaristan yapacaktık..

Modena yapmamızın sebebi Toyota Land Cruiser vx80 arazi aracım için ARB old man emu 3 " yükseltme kitine bakacak..begenirsek alacaktım..Ferrarinin anavatanını da görmüş olacaktık..



..
İçimizde burukluk bırakarak Gardadan ayrıldık..Kısa zamanda da olsa Garda bizde güzel bir anı bırakarak geride kalıyor.İtalyanın o sıcak ve umursamaz havası ,kasabalarını birer birer geçip Modenaya dogru gidiyoruz.İş günü oldugundan mıdır her yer araba ve insan seli..Bazan kendimi ülkemde gibi hissetmeme neden olan şeylere sık sık rastlıyoruz.. 

Kısaca burada kalsam..benim uzun süre kimse yabancı oldugumun farkına varmaz diyorum.. :D :D :D

İtalyada ilk defa otobana giriyoruz.Biletimizi gişelerden aldık...Modenaya dogru otoyol araç trafigi müthiş bir şekilde akıyor..Yol çalışması var galiba ileride..Tek şeride giriyoruz..kimse bir araç öne geçmek için ugraşmadı..Hatta benden önce olan küçük araç bana yol verdi.Teşekkür ettim..Sapaktan çıkıp gps cihazımızın yönlendirdigi adrese dogru gidiyoruz..

Modena spor arabaların babalarından sayılan (kimin baba kimin ana oldugunu tartışacak degilim ya. :D  hız yapmayı seven biri degilim..kulak dolgunlugu Ferrari,Porche,Corvette  )  Ferrarinin -kırmızı şeytanların yuvası-evi burası..Enzo Ferrari burada bu güzel aracı üetmiş..el yapımı imkansızlıklar içerisinde üretmiştir belki..Ama herkesin gıpta ettigi spor bir araba burada dogmuş vesselam.Bununla da kalmayıp  Maserati,De Tomasso gibi diger spor arabaların da dogdugu yermiş...Pavarotti de burada dogmuş...yani velhasıl...verimli topraklarmış...
..
..

..
Ben de ülkemi herkes gibi çok seviyorum.
Asla ve asla da başka yerde yaşamam-yaşayamam.

Ama bu benim eleştiri getirmemi engellemez-engellememeli.Bizler iş yaşamımızda bu kadar yönetim sistemleri ile çalışırken "eleştiriler bizim hazinemizdir." sloganı ile bunca çalışanı motive ederken..demekki boşuna yalan söylüyormuşuz..

Aslında normal hayatta birileri bizi hatalı sollayıp sıkıştırınca,kendimizin veya ailemizin hayatına kasdedince deliriyorsak...,yada siz sıraya girip usul usul sıranızı beklerken zontanın biri bütün bu güzellikleri hoyratca bir kenara itip kafadan girmeye kalkınca elinizden gelse agzını burnunu kırmak istiyorsanız...., yada bir piknik alanının herkes gittikten sonraki halini görüp içimizden olmadık küfürleri ediyorsak........v.s  v.s    ..Yada bir şey başkasında iken  tu kaka...bize geçince bizden birilere geçince aksütten çıkmış kaşık gibi idiyse..... ne ala..mualla...

Ama bunu sesli olarak biri yazsa yada hatalarımızı biri yüzümüze söylerse.....vay...sen Ülkemizi sevmiyor musun..sen nasıl Türksün..başka ülkeler de eskiden iyi idi ama,şimdi yavaş yavaş onlarda bizim gibiler... ??? ??? ???

Bırakalım bunları.....hazımsızlarla işimiz yok...Devam o zaman  bırakalım atalet momenti sürsün....

...Modenaya vardık.Daha dogrusu Modenadaki ARB araç yükseltme kitini alacagımız yere..

Kısa bir görüşme sonrası hata oldugunu anladık.Biz oglumuz aracılıgyla 3" ARB oldMan Emu takım kiti sordurmuş bunun karşılıgı 1050€ gibi fiyat almış ve onu almaya gelmişken her nedense kitin çogu parçalarının eksik olması-ellerinde olmamasına ragmen 990€ fiyat çekilmesi ile (ki aynı set Ülkemizde aynı fiyatta idi  ) almadık..Geri döndük..

Bitmeye yakın oldugu için Mazot aldık.Litresi 1.75€  dan içim istemesede 34 litre aldık. ;D ;D

Modenadan çıkışta GPS cihazımız hata vermeye başladı.Hafızadaki haritayı okuyamıyordu ve hata verip donuyordu..Çaresiz elimizdeki haritadan rotayı takip ederek Ferrara-Venedik güzergahından geçerek geldigimiz Triesteyi teget geçip Slovenyaya giriyoruz.İtalyadan slovenyaya girişte Avrupa toplulugunda oldukları için sınır kapısı yoktu.Bir ara GPS düzelir gibi oldu.Rotamızı Otoyal harici işaretledik.Yani slovenyada HİÇ OTOYOL PARASI için vinyet almadık 35€ vermedik..Bunun çok da faydasını gördük.Müthiş bir cografyası olan Slovenyaya bayıldık..Yolları hem köylerde,hem kasabalarda hemde şehirlerde  nefisti..Ya yol kenarlarının ister ekili arazi olsun ister boş olsun biçme makinası ile tertemiz edilmesi bu ülkeye apayrı bir güzellik veriyordu..Yoksa biz geliyoruz diye haberleri olupta yag yakmak için masraf edip temizlediler mi   :D :D :D :D  Duyarlı devlet,duyarlı vatandaş insana verilen deger apaçık gözönünde idi..Neyse... ;D ;D ;D  kaşımayalım bazı şeyleri...

...
.
SLOVENYA

Slovenya (Slovence: Slovenija) ya da resmî adıyla Slovenya Cumhuriyeti , Orta Avrupa'nın güneyinde yer alan bir ülkedir. Batısında İtalya; güneybatısında Adriyatik Denizi; güney ve doğusunda Hırvatistan, kuzeydoğusunda Macaristan ve kuzeyinde Avusturya bulunur. Bir zamanlar Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti'nin bir parçası olan Slovenya, 1991'de bağımsızlığını ilân edip bağımsız bir devlet oldu. 1 Mayıs 2004'te Avrupa Birliği'ne katıldı. Parçalanan Yugoslavya'dan Avrupa Birliği'ne girebilmiş olan ilk ve tek ülkedir. Slovenya Slavca'da "Slavlar Ülkesi" anlamına gelmektedir. 2.5 Milyon nüfusu vardır...


Slovenyanın plaka işareti SLO bayrakları kırmızı-beyaz-mavi para birimi euro..Mazot aldık..İtalyada pahalı diye az almıştık..Burada 1.28€ idi. 58 lt aldık..

Saat 20.30 da Ljubljana ya geldik.Slovenyanın başkenti idi.Etlerinin ne oldugunu bilmedigimiz için mc Donalds da tavuklu menu yedik. 3 kişi 15€ tuttu.Bizden pahalı idi..Tekrar yola düştük.Sava nehrinin üzerinden geçtik.GPS bizi bir yan yola soktu..Aman allahım ne yol..solda derin vaided nehir akıyor..hAVA KARARDI.Yanında da otoyol var.Bizden taraf yani nehirden bu taraf dagların eteginden daracık tek aracın geçecegi kadar bir yol ıssız mı ıssız..karşıdan araba gelse (gelmez biliyorum ama..tek yön çünkü..ama ya çıkarsa..asla yol verecek yer yok..15-20 km böyle ürperti içinde gittik.Nihayet bir kasabada köprü vasıtasıyla ana yola baglandık.

Sevnice kasabasına geldik.MERCATOR adındaki bir alışveriş merkezinin büyük otoparkına çektik aracımızı..Büyük yola yönümüzü verdik..Hazırlandık yattık...

21 Haziran Perşembe..
 Saat 07.30 da kalktık.Gece Kaldıgımız  büyük otoparktan çıktık..güzel ve manzaralı iç açıcı bir yerde kahvaltı yapmak için yola çıktık.

saat 08.00 de Krsko kasabasına geldik.Tertemiz ve şirin bir kasaba..Manzaralı bir yerde kahvaltımızı yaptık..Hiphop adındaki benzin istasyonunda eksiklerimiz giderdik.Hırvatistana geçmek için Küçük bir sınır kapısına geldik .

Görevliler sıra bize gelince "burası international kapı degil.." diyerek ..işlerini bırakıp sabırla dil bilmemelerine ragmen gitmemiz gereken sınır kapısını tarif ederek (Razvor ),hatta aracımızdaki gps cihazına slovence olan zapolovec  kasabasının adını dahi girerek sıradaki araçlara aldırmadan yardımcı oldular.... :) :) :)

Kasabaya geldigimizde yol dogru mu diye sormak için durup ilk gördügümüz markete girdik.O sırada Skoda Octavia 4*4 araçlarıyla CE P9-971 plakalı polis aracı geldi. Saygılı bir şekilde "pasaport lütfen dedi.İnerek vermek için hamle yapınca.."yerinizde kalın" gibi işaret yaparak pasaportları aldı araçlarına gittiler.5-6 dk bekledik.İyi biliyorum birşeyden şüphelendiler..Araçlarının içinden sorgulama yapıp merkezleri ile tlf-telsiz konuşması yaptılar.Geri gelip pasaportu verdiler.Gittigimiz yeri bilip bilmedigimizi sordular bizde "gps kaydını gösterdik" eliyle  "eşlik edebiliriz oraya kadar size dercesine işaret edip önümüze düştüler.  Razvor sınır kapısına geldik.
Pasaport kontrolünü memur yaptı.bizimle gelen polisler bizi  ugurladılar elimizi sallayarak selam verip ayrıldık..çok güzel bir jestti.HIRVATİSTANA GİRDİK..
Ravno-brezco kasabasından geçerek Hırvatistan başkenti Zagrep e geldik.Çok büyük ve tarihi eski bir şehir ZAGREP..

..

Düşünün ; yanlış bir sınır kapısına gelmişsiniz..bilmiyorsunuz.Arkanızda 6-7 araç sırada.Memur sabırla size anlatıyor..Olmuyor (onlar ingilizce bilmiyor..biz slovence) kimse ses çıkarmıyor.Size yardım için güvenlik görevlisinden tutun gişe memuruna kadar yerlerinden ayrılıp bizim karavan kapısındalar....................Ne mecburiyetleri var.... :o :o :o  Sonra polisin davranışına ne demeli....ya başka ülkelerin..mesele ülkemizde.. polislerin davranışları.. ;D ;D ;D 

İnsana verilen deger bu...

Bu olay  başka bir sınır kapısında olsaydı  nasıl davranılırdı... ??? ??? ??? ??? ???


Lupoglav adındaki kasabadan mısır tarlalarıyla çevrili güzel asfalttan geçerek ;  vocarica kasabasında sırplarla  savaş sırasında evlerin delik deşik kurşun izleriyle dolu cepheleri ...yol kenarında dokunulmadan duruyordu.

İlginçtir ki küçük kasabalarda-köylerde bile evler arasında belirli aralıklarla yangın söndürücü musluklarıyla su sistemi vardı.. ;D ;D
Bunların ya aklı yok...yada suları çoktu.. :D :D ;D ;D

Bosna Hersek hariç şimdiye kadar gezdigimiz yerlerde sokakta sahipsiz kedi-köpek görmedik..Ne yapıyorlardı acaba...Kısırlaştırma,itlaf etme ..???;D

100 km boyunca dikkatimizi çeken bir özellik ise kasabalar-köyler garip şekilde biribirinin kopyası gibi idiler sanki..Göze çok hoş gelen bahçeli-düzenli bir tarzdı bu..Tam benim istedigim gibi yani..

Yani kasabaya giriyorsunuz ,ana yolun sagında solunda rogar sistemi var üzeri yarı kapalı her 2 eve mutlaka anayoldan araç girecek şekilde yol bırakılmış,her yer çimlerle süslü,bir cephedeki her  evin önünde (karşı evinki de) mutlaka 2 renkli tekerlekli çöp konteynırı var, bütün kasaba yol boyunca konuşlanmış..Her evin ön cephesi ev arka cephesi ise arazileri şeklinde ayarlanmış.Yani kasaba sanki yol kenarına uzun ince şerit şeklinde yayılmış.Geri tarafı ekili arazi halinde planlanmıştı..Bunlarda miras sistemi nasıldır ki..bu şekli koruyorlar..Yoksa savaş sonrası aldıkları yerlere böyle mi yerleşim yaptılar..

Bu yazımı yazarken Ziraatcı Turgut hocamızın sözleri kulagımda çınladı.Uludag üniversitesine gelen Amerikalı prof..Domates tarımı ile ilgili yeni sistemleri ,makinalaşmış tarım için bilgi alışverişine yurdumuza geliyor.Kendilerinde yüzlerce dönüm topraklarda aynı tip ürün ekimleri oldugunu bunun sonucu domateslerin makinayla toplandıgını verimin dekarda bilmem kaç ton oldugunu anlatıyor.Bizimkiler dinliyor..Bizimkilerin yüzlerinde umutsuz vaka..olmaz diyorlar.."Hocam bizde miras kanununa göre ölen anne babanın malı-mülkü eşit paylaşılır.Onun içinde yıllar içerisinde araziler neredeyse mendil kadar kalmaya başladıgını söylerler.  ;D Hoca " ee o zaman bu  miras kanununu  degiştirin..yazık tarımdan anlamayan kardeşe düşen tarlanın hali ne olur peki ?? diye soruyor..Bizimkiler "ya icara verir yada..(bizde miras paylaşımı çogunlukla kavgalı olacagından birde her dügünde mutlaka dünürler arasında da kavga çıkacagını esprisini de anlatarak...  ;D ;D ;D kardeşlerine kızar..yıllarca ööyle durur ekilmez derler..Adam hayretle bizimkileri şaşkın bakışlarla dinler..Birkaç deneme harici bizde bu makinalaşma başarısız olur yapılamaz.(Sanayi tipi domates ).....

Herneyse yerleşim çok ilginç geldi..En az 7-8 kasaba bu şekilde idi..Sırbistan sınırına dogru yaklaşıyoruz...Hırvatlar ile Sırplar aynen bizimle Yunanistan kıvamında imiş..


Saat 19.00 da Hırvatistan Tovarnik sınır kapısı-kasabasından  2 dk da geçtik.Şimdi Sırbistan sınır kapısındayız.Görevli erkek memur hoşgeldin komşi " dedi.Az Türkçe biliyordu. içeriye göz atıp "güzergahınız nereden nereye " dedi.Anlattık.Belgrad-Niş-Bulgaristan diye..Bu sırada bayan memur hapşurdı.Bende gayri ihtiyari "çok yaşa " dedim. Yarı şaşkın yarı meraktan ne demek istedigimiz sordular..Pelin de ingilizce anlattı çok yaşa demenin anlamını..Güldüler...Erkek memur Pelinin ismini sordu..ögrenince "bizde Pelin adında sıcak bir içecek vardır..Mutlaka bakın diyerek neşeli bir şekilde giriş yaptık..

Hırvatistandan Sırbistana girişte hemen herşey birdenbire degişiyordu.Bakımsız yollar,özensiz tarım.eski püskü model arabalar..modern olmayan tarım....hatta Belgrada dogru geçtigimiz bütün kasaba ve köylerde lagım açıktan aktıgı için müthiş bir koku..bizi karşıladı..Bu sıcakta camları kapattık.. ::) ::)
..
Sırbistan , Srbija ya da resmî adıyla Sırbistan Cumhuriyeti , Balkanlar'da yer alan bir devlettir. Sırbistan Karadağ’ın ayrılmasıyla oluşmuştur. Kuzeyinde Macaristan, batısında Hırvatistan, Bosna Hersek ve Karadağ, güneyinde Makedonya ve Kosova, doğusunda Romanya ve Bulgaristan bulunur.
Osmanlı İmparatorluğu'ndan bağımsızlığını almıştır ve 420 yıl Osmanlı toprağı olarak kalmıştır. Balkanlar'da yer alan eski Yugoslavya'nın bir arada kalan iki parçası olan Sırbistan ve Karadağ'ın oluşturduğu Sırbistan-Karadağ Devlet Birliği, 21 Mayıs 2006 günü Karadağ'da düzenlenen referandum sonucu "De Facto" şekilde ortadan kalktı. Birliğin "De Jure" yani hukuki anlamda son bulmasıysa 3 Haziran 2006 tarihinde her iki ülke parlamentosunun birliğin sona ermesini onaylaması ile gerçekleşti.

Bu eski birlik içindeki iki ulusal oluşumu teşkil eden Sırbistan (başkenti Belgrad) ve Karadağ (başkenti Podgorica) artık kendi politikalarını belirleme serbestliğine sahiptirler.
Ayrılıktan sonra denizle ilişkisi kesilen Sırbistan'ın, Kosova ayrılana kadar iki otonom bölgesi vardı. Sırbistan, denizle bağlantısı bittiği için donanmasını satılığa çıkarmıştır. Ülkenin tek özerk bölgesi, başkenti Novi Sad olan Voyvodina'dır. Voyvodina'da yoğun bir Macar azınlığı bulunmaktadır. Sırbistan nüfusunun % 82'si Sırp, geri kalan % 18'lik kısmı ise Macar, Boşnak, Roman ve diğer azınlıklar oluşturur.
Sırbistan idari yapısında ayrıca 24 adet idari statüye sahip şehir vardır. Şehir yapılarından bazıları şehir belediyesi birimini oluştururken, bazı şehirler bu statüye sahip değildir. Belgrad, Novi Sad, Niş, Kragujevac, Požarevac ve Vranye olarak 6 şehir ülkedeki şehir belediyelerindendirler. Bu şehirlerin yapısında ayrıca birden fazla belediye birimi bulunur.
Başkent    Belgraddır..Yüzölçümü ..Toplam    88.361 km²  (Kosova dahil.) (112.).
Nüfus ..2011 sayımı    7.120.666 Para birimi    Sırp dinarı (RSD) plakası SRB dir..

...
...
...

...
...
...

Saat 22.00 de Sırbistanın başkenti Belgrad a geldik..Büyük,kalabalık ve yogun trafigiyle tanıdık bir şehirde gibiydik.Ortasından Tuna ve Sava nehirleri birleşiyor ve geçiyordu..

Acil kalmak için bir yere ihtiyacımız vardı..Sonunda AVİA adında büyük bir petrol istasyonunda durduk.İzin istedik  tamam dediler..Kısa bir yemek ardından yattık....

....

22 Haziran Cuma...
saat 08.00 de kalkıp kahvaltımızı yaptık..Saat 09.30 da Gps imizde rotamıza Niş eyaletini yazıp yola koyulduk.214 km yolumuz vardı..Belgrad trafigi bu saatte bile İstanbul trafigini andırmaya araçlar yavaş yavaş şehre girmeye çabalıyordu..

Bu şehri başka zamanda geniş geniş gezmeye karar vererek gidiyoruz..Küçük köylerden geçiyoruz..Tarlalarına-baglarına yaya yürüyen insanlarla dolu  yollardan geçiyoruz.Karpuz satan yol kenarı ındaki tezgahlarda karpuza "Bostan" yazıyordu ve kilosu 50 sırp dinarı idi.Benzinin litresi 133.7 dinardı.
1 €=113 dinardı yaklaşık olarak.Böylece 1 litre benzin yaklaşık 1.22 € gibi idi.Bizde neredeyse 1.7€ burada bizden geri ülkede 1.22€ üstelik dökülen ,altyapısı demode bir ülkede..Ya onlar halkını çok düşünüp vergiyi az alıyordu akaryakıttan..yada biz kaynak yaratmak gelişmek için daha çok vergi alıyorduk.. ;D ;D ;D ;D ;D  acaip bir paradoks denklemi yanii.. :D :D  neyse..

Sırbistanda gözlemledigimiz en büyük durum sanırım Bosna Hersekte yaptıgı katliamlar sonrası Birleşmiş milletlerin uyguladıgı ambargo sonucu ,uzun süre yardımsız kalıp agır sanayisini,altyapısının bakımsızlıktan yenileme yapılmamasından dolayı ülke hala eski sovyet ülkeler toplulugundaki durumu muhafaza ediyor gibiydi.Tabiri caizse dökülüyor gibiydi..Makyaj tutmuyor gibiydi..Onun yanında slovenya yıldız gibi parlarken,Hırvatistan ailenin akıllı ve haşere çocugu gibi en güzel ve deniz kıyılarını almış,Bosna Hersek ise vurdumduymaz,umursız haliyle reddi miras yapmış üvey evlat gibi kalmıştı...................


Jagodina adındaki şehre geldik..Güzel şehir..Üniversitesi yanından geçiyoruz..Bizim gps şehir içlerinde kafayı yiyor..saçma sapan yerlere götürüyor bizi.. :D :D  bunu anlayamadım gezi boyunca...Acaba kalabalıgı sevmiyor mu ??? ondan mı saçmalıyor.. ;D ;D

Tabelalarda kril harfleri altında latin harfleriyle de yazılmış..Bu bize çok kolaylık saglıyor..Niş şehrine geldik..Bu kadar gezdigimiz ülkeler içinde İtalyanın birkaç büyük şehrini saymazsak ..yüksek katlı 15-20 katlı binalara burada rastladık....

........................

Sofyaya dogru rotayı çevirdik.Yollarda Türk Tırları,lastik tamir istasyonları, kebapçılar ve türk yemekleri satan lokantalar sık sık karşılaşır olduk..Sanki Edirne taraflarına gelmişiz gibi idik..Daha Sırbistandayız ha....Sırplar bizi hiç sevmeyen bir ulus ve biz onların Niş eyaletinde itibaren birçok yol üstündeki yerleşim merkezlerinde,benzin istasyonunda dükkan v.s açmışız işletiyoruz... ;D ;D ;D

Mola verdik..16 Plakalı bir TIR şoförü plakamı görünce sohbet etmek için...cama kaykılıp yaslandı..
-hemşerim..yolculuk nereye...
-Edirneden -Yalovaya dogru
-sakın İstanbula gündüz girme..2.Bogaz köprüsünde çalışma var..trafik felç..10 saat bekleyenler..üüüüfff millet mahvolmuş.yerinde olsam saat 03.00-04.00 gibi ayarlarım
-sagol abi..sen nereye peki..
-Slovenyaya..
-biz de o taraflardan geliyoruz..

-hava nasıldı peki..
-abi hiç yagmur yagmadı gezi boyunca..sıcak sayılır..
-hayırlı yolculuklar..
-eyvallahh..

...

Saat 18.00 gibi Sırbistan çıkışına Dimitrograda geldik.. Gümrüge sıraya girdik.Sırp-Bulgar gümrügünü alan derinligi ile poz yakalamak için 70-200 mm tele lensi çevirip çekmek istedim..Gümrükteki iri kıyım polis memuru bize dogru gelmeye başladı..
Anladım niyetini...70-200 mm lens tıpkı bazuka gibidir...uzaktan bakınca gümrüge füze fırlatmaya çalışan biri havası da verir hani...
İngilizce bilip bilmedigimizi sordu.Peline döndüm tercüme etmesi için. "fotograf çekmek yasak..makinanızdaki filme bakmak istiyorum.." dedi.Çektigimiz POZLARI tek tek kontrol etti..ona göre zararlı birşey görmeyince.." babanız bir daha yasak olan bir şeyi yaparsa..makinayla beraber burada alıkoyarız kendisini.. :D :D :D  " demiş..Allah allah... ;) ;)..Bunun harici sıkıntı olmadan geçtik hemen...

Bulgar gümrügüne girdik.Çabucak oradan da geçtik.Herkes gümrük çıkışında sıraya girip birşey alıyor ..sanki mecburmuş gibi..bende sıraya girdim mecburen.."otoyol için vinyet almamız lazım..yoksa cezası büyükmüş."
en ucuzu 10 günlük vinyetmiş.5 € verdik aldık..cama yapıştırdık.Yahu ben Bulgaristanda öyle ahım şahım otoyolunda  bir türlü agız tadıyla gidemedim ki..daha dogrusu bizdeki otoyolu ne ..Bulgaristandaki otoyolü..ne.... ;D ;D ;D ;D  Bulgarlar bu konuda sinekten yag çıkarma politikasını uyguluyordu..

..

BULGARİSTAN..

Bulgaristan , Bılgariya), Balkanlar'da yer alan bir ülkedir. Batıda Sırbistan ve Makedonya, doğuda Karadeniz, kuzeyde Romanya, güneyde Yunanistan güneydoğuda Türkiye ile çevrilidir. 110 bin 994 kilometrekarelik yüzölçümüyle Avrupa'nın en büyük 16. ülkesidir. Balkan, Rodop ve Rila gibi dağlar yüzey şekillerini belirler. Rila üzerindeki Musala tepesi Balkanların en yüksek noktasıdır. Kuzeydeki Tuna Ovası ve güneydeki Yukarı Trakya Ovası da Bulgaristan'ın alçak ve verimli bölgeleridir.

Bulgaristan'ın ilk sakinleri Hint-Avrupa kökenli bir kavim olan Traklardır. Bizans İmparatorluğu egemenliğine girer.14. yüzyılda Türklerin Rumeli'ye çıkmasından sonra bağımsızlıklarını yitirerek Osmanlı Devleti'nin egemenliğine girmişlerdir.

Osmanlı Devleti'nin gerilemeye başlaması ve Çarlık Rusyası'nın da desteğiyle, Balkanların tümünde olduğu gibi Bulgaristan'da da ulusal kurtuluş hareketi alevlenmiş, 93 Harbi'nden yenilgiyle çıkan Osmanlı Devleti, Bulgaristan'ı 1878 yılında içişlerinde bağımsız prenslik olarak, 1908 senesinde ise tam bağımsız çarlık olarak tanımıştır.I. Dünya Savaşı'nda Osmanlılarla aynı cephede savaşa katılan Bulgaristan, II. Dünya Savaşı'na da Almanya saflarında katılarak her iki savaştan da yenilgiyle çıkmıştır.
II. Dünya Savaşı'nın ardından Balkanlar'da ilerleyen Sovyet ordusunun da yardımıyla Georgi Dimitrov önderliğinde sosyalist rejime geçen ülke, soğuk savaş yıllarında Varşova Paktı'nın üyesi olarak kalmıştır.
Doğu Bloku'nun çözülmesiyle 1990 yılında sosyalist rejimin yıkıldığı Bulgaristan, komşusu Türkiye ile olan ilişkilerini oldukça olumlu bir temele oturtmuştur. Ülke 1 Ocak 2007 yılında Avrupa Birliği'ne katılmıştır.

Ülkenin en önemli ırmağı olan Tuna Nehri, aynı zamanda Romanya-Bulgaristan sınırını oluşturur. Bulgaristan sınırları içerisinde doğup, Yunanistan-Türkiye sınırını oluşturarak Ege Denizi'ne dökülen Meriç (Maritsa) Bulgaristan'ın bir diğer önemli akarsuyudur.
Sofya (Başkent)..1990'a değin devlet yönetiminde sosyalist ekonominin hâkim olduğu ülke, Doğu Bloğu' nun çözülmesi sonucu Sovyet pazarını kaybetmesi ve kapitalist ekonomiye eklemlenme sorunları nedeniyle 90'lı yıllar boyunca milli gelirin % 70'e yakın küçüldüğü çok ağır bir ekonomik bunalım yaşamıştır. Bulgar ekonomisi, 90'lı yılların sonundan itibaren toparlanma sürecinde ve Avrupa ülkeler arası en hızlı büyüyen ekonomileri arasında yer alır.Çöken eski sistemin yerine, yeni sistemin yerleşmesinin sancılarını yaşayan Bulgaristan, Polonya ve Rusya gibi şok ekonomik paketler uygulamadı. Daha muhafazakâr bir ekonomik reform paketleri uyguladı.2004 itibari ile NATO üyesi olan Bulgaristan 01 Ocak 2007' de de AB'nin tam üyesi olmuştur.
..
2011 genel nüfus sayımına göre Bulgaristan'ın nüfusu 7,364,570'dir. Nüfusun etnik dağılımı ise şu şekildedir: Bulgarlar: 6.655.210 (%83,9), Türkler: 747 000 (%9,4), Romanlar: 370.908 (%4,7),.

Plakası  BG dir..Para birimi Euro olması gerekirken...Bulgar Levasıdır..HAYRET ETTİM..hem avrupa toplulugundasın..hemde para biirimin leva..çok yerde zorlandık bu yüzden..

...

Slovenya fotolarından kalan..