Araç olarak önce Toyota Land Cruiser ile gitmeyi düşünmüştüm.
Ama sonradan bunu Reno clio HB ile yapmayı uygun gördüm.
5 Temmuz sabahı saat 05.45 de Yalovadan çıktık.Benzin fullendi.(dizel tabii ) km sıfırlandı. 39.850 km de yola çıktık.
Rotamız : Yalova,İzmit,Bolu,Ankara,Kırıkkale,Yozgat,Sivas,Erzincan,Gümüşhane,Bayburt,Artvin,Rize,Trabzon,Giresun,Ordu,Samsun,Sinop,Kastamonu Safranbolu,Karabük ve Bolu üzerinden dönüş olacak şekilde yaklaşık 3000-3500 km gibi bir yol olacaktı.
Sık sık memlekete gittigim yol olan İzmit-Bolu-Ankara arasına aşina oldugum için sadece Kızılcahamamdan önce çamlıdere mevkiinde kahvaltı molası verdik.
Menüde çay ve sandvich vardı..
..
Saat 09.30 gibi Ankarada idik.Şehir merkezi dışından geçerek Kırıkkale yönüne döndük.Benzin istasyonunun birinden su ikmali yaptık.
Yol boyu kıraç topraklar ve çook az agaçlarla dolu yollardan geçtik.Saat 10.30 gibi Kırıkkale tabelası önünde fotograf çektik.
Her ne hikmetse bu gelenek bizede bulaştı.Sanki gittigimiz yer illaki bununla mı ıspatlanacaktı ki..
Programımızda Kırıkkaleyi gezmek yoktu.
Onun için transit geçip Yozgata devam ettik.
12.30 gibi Yozgata vardık.
Saat 09.30 gibi Ankarada idik.Şehir merkezi dışından geçerek Kırıkkale yönüne döndük.Benzin istasyonunun birinden su ikmali yaptık.
Yol boyu kıraç topraklar ve çook az agaçlarla dolu yollardan geçtik.Saat 10.30 gibi Kırıkkale tabelası önünde fotograf çektik.
Her ne hikmetse bu gelenek bizede bulaştı.Sanki gittigimiz yer illaki bununla mı ıspatlanacaktı ki..
Programımızda Kırıkkaleyi gezmek yoktu.
Onun için transit geçip Yozgata devam ettik.
12.30 gibi Yozgata vardık.
Yozgat küçük bir İçanadolu kenti idi..
Çıkarttıgımız gezi programına göre şehirde bir tur atılıp,Çamlık Milli parkı görülecek,yemek olarak da Testi kebabının tadına bakılacaktı.
Bir fotografçı dükkanına girip testi kebabını "en iyi nerede yiyebiliriz" diye sordugumda..Aslında milli park içindeki restoranda en iyi testi kebabı yapıldıgı ama onun da yakın zamanda kapandıgını..şu anda ancak tencerede pişirilip testiye konuldugunu..istenildigi gibi olmayacagını söyledi..Hatta zamanınız varsa..kasapta bunun hazırlatılabilecegini.. pişirimin yapılacagını bunun daha lezzetli olacagını anlattı.
Hevesimiz şimdilik kursagımızda kaldı..yutkunarak zamanı da düşünüp doogru şehir turu ve milli park gezimize başladık.
Yozgat milli parkı şehrin yamacında çam agaçları ile kaplı yüksekçe bir yerdi.Güzel sayılabilecek de bir gölü vardı içinde..
Çamlıklara çıkarken sıra halinde yüksek konumlandırılmış..ahşaptan yapılmış..bungalov şeklinde 3-4 kişinin oturup yemek yemesi ,çay içmesi için yerler yapılmıştı.Hoş bir görüntüsü vardı.
Sivas yoluna düştük.Hava sıcak...yol güzel sayılır..bol bol yurtdışından gelen tatilci gurbetcilerimiz audi,mercedes v.s araçlarla hızla yanımızdan geçip bir an önce şehirlerine varmak için can atıyorlardı.,
yaklaşık 222 km yolumuz vardı..Reno uzun yolda rahat degildi..belim belli süre sonra agrımaya başladı...
Sivasa 60 km kala yaraşbeli geçidinden geçtik.rakım 1540 metre idi.
Baştan söyleleyim..Hiçbir arkadaşımıza gelecegimizi haber vermedim.
Bunu kendi halinde bir gezi olarak yapmayı düşündügümüz için kimse alınmasın..Herkesten bu konuda özür dilerim..Hatamız varsa affola..
ögleden sonra akşama dogru nihayet Sivasa geldik.
girişte tarihi kesik köprü bizi karşıladı..
Sivası şehircilik düzeni olarak begendim.İç anadolunun en yüksek nüfuslu illerinen biri ve Tertipli düzenli idi.
sokakları bayagı güzel planlı ve parklar,bahçeler,çiçeklerle bezeli iç anadolu ortasında birkentimizdi.
Şehri gezmeye başladık..Bu gece burada konaklayacaktık..
STSO Sivas Ticaret ve Sanayi Odasının basmış oldugu broşürde ,
görmeden dönmeyin diye
-Kongre ve Etnografya müzesini
-Arkeoloji müzesini
-Gökmedrese
-Sivas ulucami
-Buruciye medresesini
-Çifte minareli medrese
-Kangal balıklı kaplıcasını
-Divrigi ulucami ve darüşşifasını görmeden gitmeyin diyordu.
Aynı zamanda da...
-tescilli sivas köftesini
-sivas kebabı
-döner
-peskutan çorba
-sivas hurması
-fırında kelle
-madımak aşı
-sivas balı
-sivas fırın katmeri-çöregini tadmadan dönmeyin..yoksa döveriz diyordu.
Kalacak otel için soruşturdugumda nur yüzlü bir pastane tatlıcı dükkanı olan amcam...aile ile kalınacak otelleri tarif etti.Tatlılarından bir dilim vermeyi de unutmadı..
"Çakır" oteline gittik. Banyo,kıyafet faslından sonra gezmek için çıktık.Karnımız da iyice acıkmıştı..
Karnımdaki gurultular dayanılmaz hal aldı..
Sofra restorana girdik.
yemeden dönme dediklerinden bir potboriyi şef pistikçe getirdi...onun için yemek fotosu fazla oldu...obur biri degilimdir ha...fotograflara bakıp ta karar vermeyin öyle..
..
..
sabah kalkıp otelde kahvaltı sonrası düştük yine yollara..
Rotamız Erzincan-Kemaliye...
Erzincana 220 km yolumuz var.
Seyfebeli geçidi..rakım 1450 metre.Önce Hafik ilçesine gidip Zara 'ya 15 km kala Tödürge gölü çıkıyor yolumuza...
Sonra Zaradan Divrigi tarafana sapacagız..Kime sordumsa...dogru yolu tarif edemediler.Haritada "Emirhan" yoluna sapılacak.Ama sorduklarımız hep "orası da neresi ki.." diyip "Bolucan" diyorlar..Meger eski adı imiş...
Her yerde arıcılık yapılıyor...Divrige 60 km mesafede "karabel geçidinden geçiyoruz..rakım 1810 metre.Manzara yavaş yavaş degişiyor..Güzel vadiler..bakır renkli daglar...mis gibi igde agacı kokusu geliyor burnumuza....
.
Sabah mahmurlugu ile bir kukumav kuşu yol kenarlarındaki sis çubuklarına konuşlanmış..şehla gözlerle bakıyordu..
Keşke 400 mm canon lensim yanımda olsa diye ilk defa hayıflandım...
Divrige gelmeden Kemaliye yönüne sapıyoruz.
Sordugum kişiler "abi o yol kötü..gitme o yoldan " dedilerse de inat ettim..Asıl manzara bu yol üzerinde idi..Meşhur kemaliye kanyonuna bu yoldan gidiliyordu..
Çıkarttıgımız gezi programına göre şehirde bir tur atılıp,Çamlık Milli parkı görülecek,yemek olarak da Testi kebabının tadına bakılacaktı.
Bir fotografçı dükkanına girip testi kebabını "en iyi nerede yiyebiliriz" diye sordugumda..Aslında milli park içindeki restoranda en iyi testi kebabı yapıldıgı ama onun da yakın zamanda kapandıgını..şu anda ancak tencerede pişirilip testiye konuldugunu..istenildigi gibi olmayacagını söyledi..Hatta zamanınız varsa..kasapta bunun hazırlatılabilecegini.. pişirimin yapılacagını bunun daha lezzetli olacagını anlattı.
Hevesimiz şimdilik kursagımızda kaldı..yutkunarak zamanı da düşünüp doogru şehir turu ve milli park gezimize başladık.
Yozgat milli parkı şehrin yamacında çam agaçları ile kaplı yüksekçe bir yerdi.Güzel sayılabilecek de bir gölü vardı içinde..
Çamlıklara çıkarken sıra halinde yüksek konumlandırılmış..ahşaptan yapılmış..bungalov şeklinde 3-4 kişinin oturup yemek yemesi ,çay içmesi için yerler yapılmıştı.Hoş bir görüntüsü vardı.
Sivas yoluna düştük.Hava sıcak...yol güzel sayılır..bol bol yurtdışından gelen tatilci gurbetcilerimiz audi,mercedes v.s araçlarla hızla yanımızdan geçip bir an önce şehirlerine varmak için can atıyorlardı.,
yaklaşık 222 km yolumuz vardı..Reno uzun yolda rahat degildi..belim belli süre sonra agrımaya başladı...
Sivasa 60 km kala yaraşbeli geçidinden geçtik.rakım 1540 metre idi.
Baştan söyleleyim..Hiçbir arkadaşımıza gelecegimizi haber vermedim.
Bunu kendi halinde bir gezi olarak yapmayı düşündügümüz için kimse alınmasın..Herkesten bu konuda özür dilerim..Hatamız varsa affola..
ögleden sonra akşama dogru nihayet Sivasa geldik.
girişte tarihi kesik köprü bizi karşıladı..
Sivası şehircilik düzeni olarak begendim.İç anadolunun en yüksek nüfuslu illerinen biri ve Tertipli düzenli idi.
sokakları bayagı güzel planlı ve parklar,bahçeler,çiçeklerle bezeli iç anadolu ortasında birkentimizdi.
Şehri gezmeye başladık..Bu gece burada konaklayacaktık..
STSO Sivas Ticaret ve Sanayi Odasının basmış oldugu broşürde ,
görmeden dönmeyin diye
-Kongre ve Etnografya müzesini
-Arkeoloji müzesini
-Gökmedrese
-Sivas ulucami
-Buruciye medresesini
-Çifte minareli medrese
-Kangal balıklı kaplıcasını
-Divrigi ulucami ve darüşşifasını görmeden gitmeyin diyordu.
Aynı zamanda da...
-tescilli sivas köftesini
-sivas kebabı
-döner
-peskutan çorba
-sivas hurması
-fırında kelle
-madımak aşı
-sivas balı
-sivas fırın katmeri-çöregini tadmadan dönmeyin..yoksa döveriz diyordu.
Kalacak otel için soruşturdugumda nur yüzlü bir pastane tatlıcı dükkanı olan amcam...aile ile kalınacak otelleri tarif etti.Tatlılarından bir dilim vermeyi de unutmadı..
"Çakır" oteline gittik. Banyo,kıyafet faslından sonra gezmek için çıktık.Karnımız da iyice acıkmıştı..
Karnımdaki gurultular dayanılmaz hal aldı..
Sofra restorana girdik.
yemeden dönme dediklerinden bir potboriyi şef pistikçe getirdi...onun için yemek fotosu fazla oldu...obur biri degilimdir ha...fotograflara bakıp ta karar vermeyin öyle..
..
..
sabah kalkıp otelde kahvaltı sonrası düştük yine yollara..
Rotamız Erzincan-Kemaliye...
Erzincana 220 km yolumuz var.
Seyfebeli geçidi..rakım 1450 metre.Önce Hafik ilçesine gidip Zara 'ya 15 km kala Tödürge gölü çıkıyor yolumuza...
Sonra Zaradan Divrigi tarafana sapacagız..Kime sordumsa...dogru yolu tarif edemediler.Haritada "Emirhan" yoluna sapılacak.Ama sorduklarımız hep "orası da neresi ki.." diyip "Bolucan" diyorlar..Meger eski adı imiş...
Her yerde arıcılık yapılıyor...Divrige 60 km mesafede "karabel geçidinden geçiyoruz..rakım 1810 metre.Manzara yavaş yavaş degişiyor..Güzel vadiler..bakır renkli daglar...mis gibi igde agacı kokusu geliyor burnumuza....
.
Sabah mahmurlugu ile bir kukumav kuşu yol kenarlarındaki sis çubuklarına konuşlanmış..şehla gözlerle bakıyordu..
Keşke 400 mm canon lensim yanımda olsa diye ilk defa hayıflandım...
Divrige gelmeden Kemaliye yönüne sapıyoruz.
Sordugum kişiler "abi o yol kötü..gitme o yoldan " dedilerse de inat ettim..Asıl manzara bu yol üzerinde idi..Meşhur kemaliye kanyonuna bu yoldan gidiliyordu..
Yol çalışması var..Yollar yollar....offff..her yer toz içinde..yolda
mıcırlar..yumruk büyüklügünde.hatta ara sıra daha büyükleri rast
geliyor.
Uzun yorucu bir yolculuktan sonra kemaliye taşyola diger adıyla karanlık kanyona yaklaştık.Ürkütücü bir hava vardı.2 tane genç kız çıktı.Yürüyüş sopaları ile yanımızdan geçtiler.Kanyon girişini fotograflamak için durunca eşim sorudu..yakın köydeniz demişler..
Kanyon tamamen dogal..
yani açılan tünel oldugu gibi duruyor..Hiç iç kaplaması yok.Yer zeminde dogal..İrili ufaklı taş dolu.Son yagan yagmurdan sel oluşmuş..bazı yerleri su birikintisi dolu.
İlk tünele girerken kısa oldugundan birşey anlamıyorsunuz.Işıklandırma yok.
Ama bir tünel..bir tünel daha..derken..uzuun tüneller ,karanlık tüneller..insanda korkuya neden oluyor..Hele ki..ne gelen araç var..nede insan..
Eşim 9 tünelden sonra saymadı.Koca bir tabela "bundan sonraki yolda donanımsız araçla ve rehbersiz gitmeyin " yazısı iyice heyecanlandırdı bizi.
Devam..Yol daraldı.Sol taraf uçurum..Yemyeşil akan Fırat nehri ne kadar da yalnız olsak bize eşlik ediyor. Tam macera arayanlara göre neffiss bir yer..
" BEGENDİGİM İLK YER "
Uzun yorucu bir yolculuktan sonra kemaliye taşyola diger adıyla karanlık kanyona yaklaştık.Ürkütücü bir hava vardı.2 tane genç kız çıktı.Yürüyüş sopaları ile yanımızdan geçtiler.Kanyon girişini fotograflamak için durunca eşim sorudu..yakın köydeniz demişler..
Kanyon tamamen dogal..
yani açılan tünel oldugu gibi duruyor..Hiç iç kaplaması yok.Yer zeminde dogal..İrili ufaklı taş dolu.Son yagan yagmurdan sel oluşmuş..bazı yerleri su birikintisi dolu.
İlk tünele girerken kısa oldugundan birşey anlamıyorsunuz.Işıklandırma yok.
Ama bir tünel..bir tünel daha..derken..uzuun tüneller ,karanlık tüneller..insanda korkuya neden oluyor..Hele ki..ne gelen araç var..nede insan..
Eşim 9 tünelden sonra saymadı.Koca bir tabela "bundan sonraki yolda donanımsız araçla ve rehbersiz gitmeyin " yazısı iyice heyecanlandırdı bizi.
Devam..Yol daraldı.Sol taraf uçurum..Yemyeşil akan Fırat nehri ne kadar da yalnız olsak bize eşlik ediyor.
Tam macera arayanlara göre neffiss bir yer.." BEGENDİGİM İLK YER "
..
Kanyonun yapımında emegi geçenleri başta eski Erzincan valisi Recep yazıcıoglu olmak üzere plaket çakılı olarak anmışlar.Çıkışa dogru ise sola Divrigi tarafına saga ise Kemaliye -EGİN kasabasına giden yol ayrılıyor.Sanırım köprü yapımı çook uzun süreler almış..Yöre halkı çok çekmiş ..
..
DSC_2889.jpg
(170.13 KB , 1024x797 - Gösterim: 3 kez.)
DSC_2937.jpg
(143.17 KB , 1024x779 - Gösterim: 0 kez.)
DSC_2948.jpg
(169.83 KB , 1024x685 - Gösterim: 0 kez.)
DSC_2943.jpg
(180.06 KB , 1024x685 - Gösterim: 0 kez.)
Kemaliye evleri-1.jpg
(246.02 KB , 1024x711 - Gösterim: 0 kez.
..
saat 13.30 da Eginden (kemaliyeden) ayrıldık.
İliç-Erzincan yoluna çıktık..yine yollarda çalışma-genişletme çalışmaları var..Her yer toz toprak..ara ara trafigi durdurup iş makinalarına yol verip sonra çıkıyoruz..
Bir çeşme başında mola veriyoruz...kemaliyeden aldıgımız sıcak ekmek-tulum peyniri kavunla ögle yemegini geçiştirdik.Gezi boyunca sabah kahvaltısı ile akşam yemegini tam yapıp ögleleri hafif geçiştirmeye kara verdik.Gezmeye engel olmaması açısından..Zaten tok karnına o kadar yogun yere gidilmez ki..
Savaşgedigi geçidini geçip(1630 rakım) Kemah yolundayız.
Saat 15.00 gibi kemahtayız..Girişteki köprü yanındaki çeşmede buz gibi suyu ile elimizi yüzümüzü yıkadık.Serinledik.
Sultan Melik türbesini gezip Kemahı uzaktan fotografladık.
Kemahı geçince Acemoglu köprüsünde şehitlik var.
1996 yılında virajı alamayan askeri araçtan nehre yuvarlanan araçla 14 askerimiz şehit olmuş.Şimdi yerinde güzel bir köprü yapılmış.
Erzincana dogru yola koyulduk.Erzincana 20 km kala pelitsırtı geçidi (rakım 1223 ) geçip saat 16.00 da Erzincana giriyoruz.Erzincan sırtlarını karlı daglara dayamış..şirin bir kentimiz.Sivas gibi burası da güzel.Kısa bir şehir turundan sonra doogru "gürlevik şelalesine gitmek için çıkıyoruz..Bu arada Kırıkkalede aldıgım yakıt azaldıgı için Erzincanda dolduruyorum.
Gürlevik şelalesi Erzincan merkeze 30 km mesafede bir mesire yeri.Onlarca şelalenin aktıgı yemyeşil bir yer..
Hafta arası olmasına ragmen kalabalıktı..Erzincandan aldıgımız meyveleri selalenin buz gibi sularında yıkayıp..afiyetle meidelere indirdik..
7 Temmuz perşembe..
Sabah kahvaltısından sonra Gümüşhane turu yaptık..15 km mesafede Karaca magarası ve cehennem deresi kanyonuna gidiyoruz.
sabah erken olmasına ragmen magara girişinde bizim gibi 2-3 topluluk açılmayı bekliyordu.
Karaca magarası oluşumu hala devam eden..müthiş egzotik travertenlerden oluşmuş bir magara..Bakımlı ve güzel bir magara.Maalesef foto çekmek yasaktı..Kamera ile izleniyor.Çıkışta aldıgımız broşürden fotograf yüklemek de işime gelmedi açıkçası..
cehennem deresi kanyonunun manzarası muhteşemdi..
Gümüşhaneye geri gelip "süleymaniye yerleşkesine" çıkıyoruz.
Hem tepeden panaromik olarak şehri görüyoruz..hemde eski evleri ve tarihi kalıntıları geziyoruz.Vank kilisesi ve canca kalesi kalıntılarını geziyoruz.
Kanyonun yapımında emegi geçenleri başta eski Erzincan valisi Recep yazıcıoglu olmak üzere plaket çakılı olarak anmışlar.Çıkışa dogru ise sola Divrigi tarafına saga ise Kemaliye -EGİN kasabasına giden yol ayrılıyor.Sanırım köprü yapımı çook uzun süreler almış..Yöre halkı çok çekmiş ..
..
Kemaliye-EGİN de dut ve ceviz
ağaçları çok var..Bunun içinde Lök denilen dut ve cevizin kullanıldıgı
yörede "kuvvet macunu " gibi deger gören tatlısı meşhur.
Bol dut olması köme-pestil gibi yerli tatlılar için kaynak oluşturuyor..
Sırtını daga vermiş ayagını ise Fırat nehrine....şirin suyu bol bir kasaba..Eski,tarihi evleri çok güzel..
Kasbanın orta yerinden- sokaklardan su akıyor..Buz gibi..ayakları serinletmeye birebir..
Bol dut olması köme-pestil gibi yerli tatlılar için kaynak oluşturuyor..
Sırtını daga vermiş ayagını ise Fırat nehrine....şirin suyu bol bir kasaba..Eski,tarihi evleri çok güzel..
Kasbanın orta yerinden- sokaklardan su akıyor..Buz gibi..ayakları serinletmeye birebir..
DSC_2889.jpg
(170.13 KB , 1024x797 - Gösterim: 3 kez.) DSC_2937.jpg
(143.17 KB , 1024x779 - Gösterim: 0 kez.) DSC_2948.jpg
(169.83 KB , 1024x685 - Gösterim: 0 kez.) DSC_2943.jpg
(180.06 KB , 1024x685 - Gösterim: 0 kez.) Kemaliye evleri-1.jpg
(246.02 KB , 1024x711 - Gösterim: 0 kez.saat 13.30 da Eginden (kemaliyeden) ayrıldık.
İliç-Erzincan yoluna çıktık..yine yollarda çalışma-genişletme çalışmaları var..Her yer toz toprak..ara ara trafigi durdurup iş makinalarına yol verip sonra çıkıyoruz..
Bir çeşme başında mola veriyoruz...kemaliyeden aldıgımız sıcak ekmek-tulum peyniri kavunla ögle yemegini geçiştirdik.Gezi boyunca sabah kahvaltısı ile akşam yemegini tam yapıp ögleleri hafif geçiştirmeye kara verdik.Gezmeye engel olmaması açısından..Zaten tok karnına o kadar yogun yere gidilmez ki..
Savaşgedigi geçidini geçip(1630 rakım) Kemah yolundayız.
Saat 15.00 gibi kemahtayız..Girişteki köprü yanındaki çeşmede buz gibi suyu ile elimizi yüzümüzü yıkadık.Serinledik.
Sultan Melik türbesini gezip Kemahı uzaktan fotografladık.
Kemahı geçince Acemoglu köprüsünde şehitlik var.
1996 yılında virajı alamayan askeri araçtan nehre yuvarlanan araçla 14 askerimiz şehit olmuş.Şimdi yerinde güzel bir köprü yapılmış.
Erzincana dogru yola koyulduk.Erzincana 20 km kala pelitsırtı geçidi (rakım 1223 ) geçip saat 16.00 da Erzincana giriyoruz.Erzincan sırtlarını karlı daglara dayamış..şirin bir kentimiz.Sivas gibi burası da güzel.Kısa bir şehir turundan sonra doogru "gürlevik şelalesine gitmek için çıkıyoruz..Bu arada Kırıkkalede aldıgım yakıt azaldıgı için Erzincanda dolduruyorum.
Gürlevik şelalesi Erzincan merkeze 30 km mesafede bir mesire yeri.Onlarca şelalenin aktıgı yemyeşil bir yer..
Hafta arası olmasına ragmen kalabalıktı..Erzincandan aldıgımız meyveleri selalenin buz gibi sularında yıkayıp..afiyetle meidelere indirdik..
..
Saat 18.00 gibi Gümüşhane -Kelkit yolundayız.Hedefimiz bu geceyi Gümüşhanede konaklamak.
Erzincan çıkışı Gümüşhane yolunun 20 km si tam bir azap..Tek yön mıcırlı yokuş yol...yol trafigi çok yoğundu...kamyon..otobüs.karınca hızı ile gidiyoruz..insanı çileden çıkartıyor..
Bildigim bütün küfürler agzımdan istemesemde ara ara çıkıyor.Bu kadar mantıksız yol inşaatı yapan firmayı ilk defa görüyorum.Kardeşim tek taraflı yolu trafige açmadan ikinci şeritli yolu niye sökersin...
Saat 18.30 oldu hala Gümüşhane yada Kelkit levhası hiç yok..
..Nihayet iyi bir yol çıktı diyip gaza basarken....Kelkite
yaklaışıyoruz.Yol inşaatında yola düşen büyük bir kayadan dolayı
bekletiyorlar. Sinilerimi aldırmış gibi duruyorum..
19:30 da Kelkitteyiz..Küçük olmasına ragmen bayagı düzenli bir kent..16-17 TEMMUZDA ORGANİK MEYVE SEBZE FESTİVALİ OLDUGUNU OKUYORUZ TABELALARDA..
Saat 20.30 da Gümüşhaneye geliyoruz..Hava bayagı karardı.Girişte otel arıyorum..hiç yok..Soruyorum..meger biz şehre daha girmemişiz..
İki dağın arasında uzun ince bir şekilde yerleşmiş bir şehir Gümüşhane.Bir uçtan bir uca sanırım 4-5 km ..Bir solda birde sagda caddesi var..
Aracı uygun bir yere parkedip yemek için yer soruyorum."Lale " lokantası diyorlar.Geç geldigimizden midir şansımıza mıdır yemekleri fazla begenmedik.
Dogru..oele kapagı atıyoruz...Yorgunuz..hemende yatıp uykuya dalıyoruz..
Saat 18.00 gibi Gümüşhane -Kelkit yolundayız.Hedefimiz bu geceyi Gümüşhanede konaklamak.
Erzincan çıkışı Gümüşhane yolunun 20 km si tam bir azap..Tek yön mıcırlı yokuş yol...yol trafigi çok yoğundu...kamyon..otobüs.karınca hızı ile gidiyoruz..insanı çileden çıkartıyor..
Bildigim bütün küfürler agzımdan istemesemde ara ara çıkıyor.Bu kadar mantıksız yol inşaatı yapan firmayı ilk defa görüyorum.Kardeşim tek taraflı yolu trafige açmadan ikinci şeritli yolu niye sökersin...
Saat 18.30 oldu hala Gümüşhane yada Kelkit levhası hiç yok..
..Nihayet iyi bir yol çıktı diyip gaza basarken....Kelkite
yaklaışıyoruz.Yol inşaatında yola düşen büyük bir kayadan dolayı
bekletiyorlar. Sinilerimi aldırmış gibi duruyorum.. 19:30 da Kelkitteyiz..Küçük olmasına ragmen bayagı düzenli bir kent..16-17 TEMMUZDA ORGANİK MEYVE SEBZE FESTİVALİ OLDUGUNU OKUYORUZ TABELALARDA..
Saat 20.30 da Gümüşhaneye geliyoruz..Hava bayagı karardı.Girişte otel arıyorum..hiç yok..Soruyorum..meger biz şehre daha girmemişiz..
İki dağın arasında uzun ince bir şekilde yerleşmiş bir şehir Gümüşhane.Bir uçtan bir uca sanırım 4-5 km ..Bir solda birde sagda caddesi var..
Aracı uygun bir yere parkedip yemek için yer soruyorum."Lale " lokantası diyorlar.Geç geldigimizden midir şansımıza mıdır yemekleri fazla begenmedik.
Dogru..oele kapagı atıyoruz...Yorgunuz..hemende yatıp uykuya dalıyoruz..
Sabah kahvaltısından sonra Gümüşhane turu yaptık..15 km mesafede Karaca magarası ve cehennem deresi kanyonuna gidiyoruz.
sabah erken olmasına ragmen magara girişinde bizim gibi 2-3 topluluk açılmayı bekliyordu.
Karaca magarası oluşumu hala devam eden..müthiş egzotik travertenlerden oluşmuş bir magara..Bakımlı ve güzel bir magara.Maalesef foto çekmek yasaktı..Kamera ile izleniyor.Çıkışta aldıgımız broşürden fotograf yüklemek de işime gelmedi açıkçası..
cehennem deresi kanyonunun manzarası muhteşemdi..
Gümüşhaneye geri gelip "süleymaniye yerleşkesine" çıkıyoruz.
Hem tepeden panaromik olarak şehri görüyoruz..hemde eski evleri ve tarihi kalıntıları geziyoruz.Vank kilisesi ve canca kalesi kalıntılarını geziyoruz.
.
Dagın başında eski bir bankamatik
Dagın başında eski bir bankamatik
..Gümüşhanede de Dut ve ceviz yogun olarak yetiştigi için Köme-pestil
tescilli markaları olmuş."Kral" köme-pestilden alışverişimizi yapıyor
tarihi evleri gezip Bayburta dogru yola çıkıyoruz.Yol üzerinde muhteşem
manzarası ile kalesi karşımıza çıkıyor..
..Saat 10.30 da Gümüşhaneden ayrılıyoruz.Hedefimiz Bayburt.Yaklaşık 72 km yolumuz var..
saat 11.00 de vauk daggeçidini (rakım 1875) geçiyoruz.
saat 11.30 gibi Bayburta giriyoruz..Şehrin ortasından Çoruh nehri geçiyor.Yurdum insanı kalenin her yerine ismini yazmış..
..
Bayburtun "kete" si meşhur..ögle saatinde namzada olan fıırncıyı bekleyip alıyoruz..
Gerçekten nefismiş..Biraz da alışveriş yapıp su meyve v.s alıyoruz.
Yola koyuluyoruz..İspire dogru..yaklaşık 100 km yolumuz var.Yolu Bayburt içinden rahat çıkarmak için yerel tasksici arkadaşın birinden yardım istiyoruz.Düşüyor önümüze..
bizim gidecegimiz yöne giitigini söyleyip tam gidecegimiz yere-yola kadar eşlik ediyor.teşekkür ediyoruz ayrılıyoruz..Yol dar ve virajlı...
Arıcılk burada da yaygın..Arı bol olunca kuşlarda etrafta çok olur..
Maden Köprübaşı kasabasına geliyoruz.Geçerken "Toyota Land Cruiser LJ70 görüyorum " hemen durup sahibiyle tanışmak için bakımıyorum..
ııh yok..fotografını çekiyor yürüyoruz..saat 14.30 da ispir kavşagına varıyoruz.Çook acıktık..meşhur ispir kurufasulyesi çook nefismiş...iyi gidiyor açlıga..
Burada karar aşamasındayız..İlk önce ya ovit geçidine gidip dönüşte Mor yayla,Yedigöllere gidecegiz yada tersi önce mor yaylaya dönüşte ovit..
Önce uzaktakine gidelim diyorum...Keşke son fikrimizi yerine getirseymişiz.
Ovit dagında heryerde arıclık ve hayvancılık var.Yaylalarda bol miktar yayla evleri yapılmış..Hatta dere yataklarında bile barakalar var.Mazallah yagışta nice olur halleri..
Ekşioglu yaylasındayız..Sanırım yayla şenlikleri yakın ki..hazırlık yapılmış.Konteynır v.s hazır.Muhteşem büyük bir bina orta yerde duruyor..Hemen herkes yayla evlerinin girişine adını soyadını yazmış.Tabii bütün soyadları "ekşioglu"
Yol çalışması burada da var.Küçük bir şelalede Bayburttan aldıgımız meyveyi yıkadık..Havada acaip bir şekilde sis var..Çekecegim foto ve videoyu etkiliyor.Isı 18 derece..Yalovaya fabrikaya tlf ediyorum.sıcaklık 35-36 derece diyorlar..yanıyorlarmış.."Yananı Allah görür"
Ovit geçidi 2640 rakımlı..Muhteşem bir manzara..buzullarla oluşmuş göl hemen yukarda.
..
.2 tur otobüsü de yayladaki göle geldiler.Araçla bayagı yukarıya çıktım.Baktım alt vurma riski var.
Trabzonsprolu bir arkadaş göl kenarında takımının renkleriyle bezeli bir çadır kurmuş kamp yapıyor..ohh mis gibi kamp yapılır burada..su bol..temiz hava..
Dönüşe geçiyoruz.
Gelirken gördügümüz ufak tabelada"Moryayla-Yedigöller " bayagı aşagıda..
Yol ayrımına geliyoruz.İlk çıkan vatandaşa yolu soruyorum." abi bu arabayla gitme.sıkıntı çekersin yollar kötü " dedi.Hanımın suratı degişti.Hava açık ama yavaş yavaş gün dönüyor.
İnatcılık var bende.Hiç ses çıkarmadım yayla yollarına vurdum.Tozlu,taşlı.. yokuşlu bol kıvrımlı yol..
Bir araç geliyor..durdurup ona da sordum.Tozlu yolda camı açıp bir bana bir arabaya baktı " gitme arkadaşım..ben geri döndüm arabayı mahvedersin " dedi.Hanım bu defa "gitmeyelim İsmail" demeye başladı.Yoook gidecegiz..
Mor yaylaya yukardan inerek vardık.Girişte pansiyonvari bir yer var.Aradım kimse yok.Bir araç yukardan yedigöller tarafından geliyor.41 plaka üstelik.Durdurup sordum " Hemşerim nasıl yukarıya yol". "Abi. bu arabayla gitme.rezil olursun.biz 1 km kala aracı bıraktık.yaklaşık 45-50 dk yürüdük .video ve foto çektim..istersen internetten sana gönderirirm "
Cık cık cık..Yola devam..Yol gittikçe yokuş artıyor.resmen keçiyolu.İri taşlar var renonun altını vurmamak için cambazlık yapıp bir saga bir sola.gidiyorum..hele ki önden çekiş yokuş yukarı iyice patinaja düşüyor.
1 km kadar gittik.Araba bagajı dolu oldugu için araç iyice yere yakın.Hanımı indirdim..yürümesi için
Bir klube-çadır var ilerde.Çoban kulubesi..Isuzu pikap geldi son olarak."Nasıl yedigöllere buradan yol abi" .Toz içinde camı açıp bana baktılar bezgin bir ifadeyle.."Bu araçla mı gideceksin arkadaşım" "hem akşam olmak üzere.hem bu araç kesin altını vurur yolda kalırsın..gitme bence" ...........
Buraya kadar yol gelmişim..zirveye varmadan geri gitmemmmmm.
Yol son yagan yagmurlarda oluşan selden ikiye ayrılmış bazı yerde.Teker askıda kalıyor.ya altı vuracaksın.yada arazi aracı modunda 4 *4 modunda gideceksin.Yada benim gibi tırmalayıp elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışacaksın.Yoksa burada yalnızbaşına araçla gece kalacaksın.Kayalık bir yerde bagajda ne varsa kayalar arasına boşalttım.Araçta sadece ben varım.Hanım yürüyor.Patinaj yapa yapa kaya kaya gitmeye çalışıyorum.Hiç sevemedigim reno clio gözüme şirin gözüktü bu defa.
Yol bitmiyor..Devamlı v şeklinde yukarıya çıkıyoruz.2-3 defa geri geri gitmeye çalışıp kaptırıp çıkmayı denedim.Iııh olmuyor.
Hanımla beraber patinaja kaldıgım yere ellerimizle topladıgımız taşlardan döşediik..Son defa vurdum... oleyy çıktım..Battı balık yan gider hesabı "hanım gel bin ne olacaksa olsun..ister altı vursun motor karteri delinsin..isterse kayıp yan yatsın.bin"
olmazı başardı araç.Zirveye dogru hem ıslak hem çamur dik rampada araç inanılmaz sesler çıkartarak hararet olması gereken çizgide devamlı fan çalışıyor.........offf..zirvedeyiz..önümüzde müthiş bir manzara....başardık....
hemen sandalyelerimizi çıkardık..oturup meyvelerimizden son kalan parçaları yıkadık.yedigöllere bakarak yedik..o da ne..agırlık olmasın diye fotograf makinalarım ve çantam da kayaların arasında geride bıraktım..Eldeki basit makina ile idare edecegiz artık..
Zirvede sadece ikimiz,arabamız ve dogal olan yedigöller ve bol bol yırtıcı kuş sesleri...çook güzel..çıglık atıyoruz..duyan yok..
saat 11.00 de vauk daggeçidini (rakım 1875) geçiyoruz.
saat 11.30 gibi Bayburta giriyoruz..Şehrin ortasından Çoruh nehri geçiyor.Yurdum insanı kalenin her yerine ismini yazmış..
..
Bayburtun "kete" si meşhur..ögle saatinde namzada olan fıırncıyı bekleyip alıyoruz..
Gerçekten nefismiş..Biraz da alışveriş yapıp su meyve v.s alıyoruz.
Yola koyuluyoruz..İspire dogru..yaklaşık 100 km yolumuz var.Yolu Bayburt içinden rahat çıkarmak için yerel tasksici arkadaşın birinden yardım istiyoruz.Düşüyor önümüze..
bizim gidecegimiz yöne giitigini söyleyip tam gidecegimiz yere-yola kadar eşlik ediyor.teşekkür ediyoruz ayrılıyoruz..Yol dar ve virajlı...
Arıcılk burada da yaygın..Arı bol olunca kuşlarda etrafta çok olur..
Maden Köprübaşı kasabasına geliyoruz.Geçerken "Toyota Land Cruiser LJ70 görüyorum " hemen durup sahibiyle tanışmak için bakımıyorum..
ııh yok..fotografını çekiyor yürüyoruz..saat 14.30 da ispir kavşagına varıyoruz.Çook acıktık..meşhur ispir kurufasulyesi çook nefismiş...iyi gidiyor açlıga..
Burada karar aşamasındayız..İlk önce ya ovit geçidine gidip dönüşte Mor yayla,Yedigöllere gidecegiz yada tersi önce mor yaylaya dönüşte ovit..
Önce uzaktakine gidelim diyorum...Keşke son fikrimizi yerine getirseymişiz.
Ovit dagında heryerde arıclık ve hayvancılık var.Yaylalarda bol miktar yayla evleri yapılmış..Hatta dere yataklarında bile barakalar var.Mazallah yagışta nice olur halleri..
Ekşioglu yaylasındayız..Sanırım yayla şenlikleri yakın ki..hazırlık yapılmış.Konteynır v.s hazır.Muhteşem büyük bir bina orta yerde duruyor..Hemen herkes yayla evlerinin girişine adını soyadını yazmış.Tabii bütün soyadları "ekşioglu"
Yol çalışması burada da var.Küçük bir şelalede Bayburttan aldıgımız meyveyi yıkadık..Havada acaip bir şekilde sis var..Çekecegim foto ve videoyu etkiliyor.Isı 18 derece..Yalovaya fabrikaya tlf ediyorum.sıcaklık 35-36 derece diyorlar..yanıyorlarmış.."Yananı Allah görür"
Ovit geçidi 2640 rakımlı..Muhteşem bir manzara..buzullarla oluşmuş göl hemen yukarda.
..
.2 tur otobüsü de yayladaki göle geldiler.Araçla bayagı yukarıya çıktım.Baktım alt vurma riski var.
Trabzonsprolu bir arkadaş göl kenarında takımının renkleriyle bezeli bir çadır kurmuş kamp yapıyor..ohh mis gibi kamp yapılır burada..su bol..temiz hava..
Dönüşe geçiyoruz.
Gelirken gördügümüz ufak tabelada"Moryayla-Yedigöller " bayagı aşagıda..
Yol ayrımına geliyoruz.İlk çıkan vatandaşa yolu soruyorum." abi bu arabayla gitme.sıkıntı çekersin yollar kötü " dedi.Hanımın suratı degişti.Hava açık ama yavaş yavaş gün dönüyor.
İnatcılık var bende.Hiç ses çıkarmadım yayla yollarına vurdum.Tozlu,taşlı.. yokuşlu bol kıvrımlı yol..
Bir araç geliyor..durdurup ona da sordum.Tozlu yolda camı açıp bir bana bir arabaya baktı " gitme arkadaşım..ben geri döndüm arabayı mahvedersin " dedi.Hanım bu defa "gitmeyelim İsmail" demeye başladı.Yoook gidecegiz..
Mor yaylaya yukardan inerek vardık.Girişte pansiyonvari bir yer var.Aradım kimse yok.Bir araç yukardan yedigöller tarafından geliyor.41 plaka üstelik.Durdurup sordum " Hemşerim nasıl yukarıya yol". "Abi. bu arabayla gitme.rezil olursun.biz 1 km kala aracı bıraktık.yaklaşık 45-50 dk yürüdük .video ve foto çektim..istersen internetten sana gönderirirm "
Cık cık cık..Yola devam..Yol gittikçe yokuş artıyor.resmen keçiyolu.İri taşlar var renonun altını vurmamak için cambazlık yapıp bir saga bir sola.gidiyorum..hele ki önden çekiş yokuş yukarı iyice patinaja düşüyor.
1 km kadar gittik.Araba bagajı dolu oldugu için araç iyice yere yakın.Hanımı indirdim..yürümesi için
Bir klube-çadır var ilerde.Çoban kulubesi..Isuzu pikap geldi son olarak."Nasıl yedigöllere buradan yol abi" .Toz içinde camı açıp bana baktılar bezgin bir ifadeyle.."Bu araçla mı gideceksin arkadaşım" "hem akşam olmak üzere.hem bu araç kesin altını vurur yolda kalırsın..gitme bence" ...........
Buraya kadar yol gelmişim..zirveye varmadan geri gitmemmmmm.
Yol son yagan yagmurlarda oluşan selden ikiye ayrılmış bazı yerde.Teker askıda kalıyor.ya altı vuracaksın.yada arazi aracı modunda 4 *4 modunda gideceksin.Yada benim gibi tırmalayıp elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışacaksın.Yoksa burada yalnızbaşına araçla gece kalacaksın.Kayalık bir yerde bagajda ne varsa kayalar arasına boşalttım.Araçta sadece ben varım.Hanım yürüyor.Patinaj yapa yapa kaya kaya gitmeye çalışıyorum.Hiç sevemedigim reno clio gözüme şirin gözüktü bu defa.
Yol bitmiyor..Devamlı v şeklinde yukarıya çıkıyoruz.2-3 defa geri geri gitmeye çalışıp kaptırıp çıkmayı denedim.Iııh olmuyor.
Hanımla beraber patinaja kaldıgım yere ellerimizle topladıgımız taşlardan döşediik..Son defa vurdum... oleyy çıktım..Battı balık yan gider hesabı "hanım gel bin ne olacaksa olsun..ister altı vursun motor karteri delinsin..isterse kayıp yan yatsın.bin"
olmazı başardı araç.Zirveye dogru hem ıslak hem çamur dik rampada araç inanılmaz sesler çıkartarak hararet olması gereken çizgide devamlı fan çalışıyor.........offf..zirvedeyiz..önümüzde müthiş bir manzara....başardık....
hemen sandalyelerimizi çıkardık..oturup meyvelerimizden son kalan parçaları yıkadık.yedigöllere bakarak yedik..o da ne..agırlık olmasın diye fotograf makinalarım ve çantam da kayaların arasında geride bıraktım..Eldeki basit makina ile idare edecegiz artık..
Zirvede sadece ikimiz,arabamız ve dogal olan yedigöller ve bol bol yırtıcı kuş sesleri...çook güzel..çıglık atıyoruz..duyan yok..
..Yedigim meyvenin bence en güzeli burada tadını aldım ..
"BURAYI ÇOK BEGENDİK "
..
Gel de arama Toyotayı burada..
gel de arama arazi aracını burada... "Ah benim akılsız oglum..neden düşünmedin " derdi rahmetli babam..
"BURAYI ÇOK BEGENDİK "
..
Gel de arama Toyotayı burada..
gel de arama arazi aracını burada...
"Ah benim akılsız oglum..neden düşünmedin " derdi rahmetli babam..
..
gittigimiz yolun aynısı DACİA DUSTER ci arkadaşın çekim yaptıgı yolun tıpatıp aynısı idi.Örnek olması açısından linki veriyorum.
http://www.youtube.com/watch?v=6OUQWwys7LY&feature=player_embedded
Hava karardıgı için yavaş yavaş..inişe geçtik.
Önce bıraktıgımız yerde bagajdaki bütün malzemeleri bıraktıgımız yerden alıp bagaja koyup bir güzel farları akan sularla temizledim.Arabanın her yeri toz topraktı.İnişte farlara çok ihtiyacımız olacaktı.
Önce moryaylaya indik.Sonra oradan sol taraftan kestirme ama yine sıkıntılı olan yoldan ispire dogru yola çıktık.Aynı rezil yol burada da vardı..Çoruh vadisine dogru iniyoruz..yol bitmek bilmiyor.Fren yapmaktan balatalardan koku geliyor..
Çoruh vadisinde baraj inşaatı vardı."SOYAK İNŞAAT" yapıyor sanırım.Dev gibi kamyonlar kayaları delen makinaların çıkarttıgı molozları taşıyor yollarda hiç durmadan hızla gidiyorlar..
Tüneller,viyadükler...gürül gürül akan haşin çoruh..akşamın karanlıgında farlarımızla aydınlanıyor arkadaşlık ediyordu.Dev ,yüksek daglar -aynı alp dagları gibi- arasından yavaş yavaş ürpererek geçiyoruz.Daha ışıklandırması bile yapılmamış ham tünellerden geçiyoruz..Saat 21.45 gibi ispire girdik.
Belediyenin yakındaki bir otele kapagı attık.Deprem bölgesi oldugu için duvarlarda ince çatlaklar vardı.
Hemende külçe gibi yattım..EN RAHAT DELİKSİZ UYKUMDU TATİL BOYUNCA BU UYKU.
8 Temmuz Cuma..
sabah erken sayılan bir saatte kalktık.Yolumuz uzundu..Akşam geldigimiz yoldan geri gidip Yusufeli-Artvin yapacagız..
Güllübag baraj inşaatının içinden sabah geçiyoruz.İş makinaları yavaş yavaş çalışmaya hazırlanıyorlar.Yusufeline 50 km mesafe var..
Güzel bir yer kestirip Çoruh nehri kıyısına inip kahvaltımızı yapıyoruz.
Yol boyu sık sık pirinç tarlaları var..Çok güzel ekilmişler..bir an kendimizi uzakdoguda gibi hissediyoruz.Yol kenarında güzel sayılan bir kale kalıntısını geçiyoruz.Saat 09.00 gibi Yusufeline varıyoruz.Yol inşaatından dolayı Tabelası yerde.. Yuselini kısa bir turlayıp çoruh kenarından Artvin-Şavşata dogru yola koyuluyoruz.
.
Teşekkür ederim Halil kardeşim...
benim de hala tadı damagımda...belki yine tadına bakmak için gelecek yıllarda giderim..
ardahan-şavşat yolu.jpg
(175.74 KB , 990x597 - Gösterim: 1 kez.)
DSC_3300b.jpg
(121.42 KB , 990x643 - Gösterim: 3 kez.)
DSC_3317b.jpg
(267.56 KB , 990x730 - Gösterim: 0 kez.)
DSC_3319b.jpg
(232.78 KB , 980x633 - Gösterim: 0 kez.)
avşat-yayla.jpg
(208.26 KB , 980x516 - Gösterim: 0 kez.
Yol kenarında sık sık dut agaçlarına rastgeliyoruz.Birinin dallarını yetişebildigimiz kadar egip dut yiyoruz..
4Motosikletli tam donanımlı bir grup selam vererek geçiyorlar.Bunlar mutlaka şavşat tarafından geliyorlar..saat 11.30 da Şavşata giriyoruz.Güzel bir kalesi var..
Kasabada tur atıyoruz.Zaten uzun bir caddesi var herşeyi bu cadde üzerinde..postane,manavlar,gıda marketleri..2 tane de resmi plakalı Toyota Hilux.Gezi boyunca çok sık olarak resmi plakalı Toyota Hilux 4*4 pikapa rastgeliyoruz.Karadeniz gibi yerde demekki devlet zamanında bunu seçmiş..mis gibi de hizmet ediyorlar..Ardahana 40 km kalıncaya kadar gidiyoruz.Tam tepede mola verip geri dönecegiz.Tıpkı Rize ovit geçidindeki gibi yine sis bastırıyor.Hava bayagı serin.Ürperiyor insan.Her yerin sıcaktan kavruldugu bir mevsimde ne güzel .Ardahan-Şavşat yolundan geçenler bilir.Mükemmel kıvrıla kıvrıla inen igne yapraklı çam agaçlarının en güzel örnekleri buradadır.
Laşet alabalık tesislerinde çay molası veriyoruz..
..
Şavşat çıkışından kalenin yanından veliköy sapagına sapıp Meşeli-Karagöle yol alıyoruz.Yol güzel..köyler..agaçlar..mis gibi..
Mükemmel bakir bir göle geliyoruz.Daha önceki tur gezimizde Borçka-Karagöle gitmiştik.Bu daha güzel...
..
..
Göl çok güzeldi..Etrafında güzel bir tur attık.İnsana huzur veren bir havası vardı.Ayaklarımız ayrılmak istemesede ..
saat 14.20 Artvin yoluna çıktık..Yokuşu bol...Çoruh nehrinin derin vadilerde hapsettigi Artvine dogru gidiyoruz..Girişte küçük bir şelale var.
Nefis bir seyir terasından ARTVİN e karşı bu muhteşem manzarayı seyre dalıyoruzz..
yapımı bitmek üzere olan barajı seyrediyoruz.Turkuaz renk bu olmalı diyoruz..Su tutma başlamış....Derin vadilerde yamaç paraşütü yapmak geliyor insanın içinden..
Artvin..dagların tepesine kurulmuş..sakin..kendi halinde okuma yazma oranının ve yüksek okulda okuyanın yüksek oldugu bir ilimiz.
Hiç trafik ışıgı olmayan bir ilimiz.tepeler üzerine kurulu oldugu için pikap-arazi aracı çok var..
Valimizin makam aracı bile Land Cruiser vx100
.
.
Artvine akşama dogru geldik.Koru oteli tavsiye ettiler.Yerleştik.Mazot az kalmıştı.Almak için bakındım.BP yok..Aklnızda olsun taşıtmatikten alıyorsanız Artvin-Rize..de yok.Taa trabzona kadar tedarikli olun.
Aracımı yıkatıyım diye dışarı çıktım.Benim gördügüm 2 yıkamacı vardı.En yukardaki..önünde Defender olana girdim.
yıkamacı arkadaş ögretmen.master yapıyormuş.Sohbet edip off road üzerine konuşuyoruz.Artvinde offroad potansiyeli yüksek..Arazi bunu mecburen yaptırıyor insana....
Valilik yolunda 2 tane off road aracını fotograflıyorum.Gezenbilirden yapım aşamalarını gördügüm Suzuki Jimny biri..Sahibi ile tanışamıyorum tabi..
Güzel bir yemekten sonra yatıyoruz....
Artvine dogru-çoruh.jpg
(284.42 KB , 980x753 - Gösterim: 3 kez.)
P1030630.JPG
(242.21 KB , 980x751 - Gösterim: 0 kez.)
P1030640.JPG
(146.29 KB , 982x485 - Gösterim: 0 kez.)
Yol inşaatı-viyadük.jpg
(140.59 KB , 980x550 - Gösterim: 0 kez.)
9 Temmuz Cumartesi..
Sabah kahvaltı sonrası yola koyuluyoruz..Yolumuz bugünde yorucu olacak..Hissediyorum bunu....Aynı Mor yayla-yedigöller gibi.
Kısa bir şehir turundan sonra dooogru Camili-Macahel e gidecegiz..50 km yolumuz var..
Hava kapalı ısı 17 derece.Yollar bol virajlı.geniş degil..
İlk karşılaştıgım esnafa soruyorum yolu..."İnşallah şansınız vardır.Sis yogun oldugunda birşey görememe durumunuz da olur.." diye ilk olumsuzlugu duyuyoruz.
Borçka içerinden geçip karagöl yol ayrımından sola yukarıya devam ediyoruz..Çay ekimi buralarda da var..
Yukarlara çıktıkça..Sis yogunlaşıyor..Görüş mesafesi yer yer 5-6 metreye kadar düşüyor.Burada gördügüm agaç çeşidi..hiçbir yerde yok.yer yer kar birikintileri buzul oluşturmuş..Yol çalışması burada da var..
Camili tabelasını görünce sevindik..Meger yanılmışız..Merkezi giriş yerindeki tabela imiş bu.Bir yerde okumuştum.Macahel bir elin bilekten beş parmagı gibi imiş.Bilek camili diger beş parmak 5 köyü gösterirmiş.
Yol aşagıya akar gibi devam ediyor..
Sevinmenin yerini bekleyiş alıyor. Daha çook yolumuz var anlaşılan...İlk rastladıgım şantiyede rastladıgım elemana machaeli soruyorum..
"Daha var..devam et abi" diyor sisler arasından çıkan hayaletler gibi ..Nihayet köye giriyorum.Yolun alt tarafında kültür bakanlıgının bürosu TMA var.
girip konuşuyorum.Kocaelili imiş arkadaş.Samimi karşılıyor.Yola devam etmemi esas camili ileride " orada eniştem var TMA da görevli.ondan geniş bilgi alabilirsin " dedi.
Tekrar devam ediyoruz..Off.müthiş manzara...sagımızda yemyeşil-mavi arası koyu nehir akıyor..İş akinaları ormanları yıkıp yol genişletme yapıyorlar..Kayalar düşüyor yollara.Koca koca bekolar bizimle offroad yaparcasına yan yana duruyoruz bir o gelip hamle yapıp kayayı alıyor bir biz geçiyoruz..
Machael TMA ya varıyoruz.Tecrübeli bir görevli bizi karşılıyor.Anlatıyor macaheli.Araca ve bana bakıp "çok dikkatli ol..yol çalışmasından dolayı en fazla 1-1.5 km gidebilecegimi..yolun kaygan oldugunu ilk sıkıştıgım-kaydıgım yerde durup arabayı çekmemi yürüyerek "Maral şelalesine "gidebilecegimi umutsuz bir şekilde anlatıyor.
Biliyorum bizi düşünüyor..başımıza bir bela gelip araca ve bize birşey olmadan buradan gezip gitmemizi istiyor ama ben bu tarzı sevmiyorum..Defterden bir sayfa kopartıp elle gidilecek yerin krokisini çiziyor.
Dedigi her şeye dikket ederek camili-machaelin kaygan daracık yolunda ilerliyorum.
Daha önceki geçtigimiz yollarda taş,mıcır,su akıntısından oluşan derin yarıklar ,olumsuzlukların hepsi vardı..ama burada extra olarak yol çok yumuşak ve kayıyor..Hoop aşagıya gitmek işten bile degil..Hanımın yüzü yine gergin..endişeli endişeli "gitmwywlim" der gibi bakıyır bana..Bakışımla gidecegimizi...anlatıyorum..çaresiz sesini kesip aracın tutma koluna sıkı sıkı tutunup yüzünün rengi bir ton açılıyor
gittigimiz yolun aynısı DACİA DUSTER ci arkadaşın çekim yaptıgı yolun tıpatıp aynısı idi.Örnek olması açısından linki veriyorum.
http://www.youtube.com/watch?v=6OUQWwys7LY&feature=player_embedded
Hava karardıgı için yavaş yavaş..inişe geçtik.
Önce bıraktıgımız yerde bagajdaki bütün malzemeleri bıraktıgımız yerden alıp bagaja koyup bir güzel farları akan sularla temizledim.Arabanın her yeri toz topraktı.İnişte farlara çok ihtiyacımız olacaktı.
Önce moryaylaya indik.Sonra oradan sol taraftan kestirme ama yine sıkıntılı olan yoldan ispire dogru yola çıktık.Aynı rezil yol burada da vardı..Çoruh vadisine dogru iniyoruz..yol bitmek bilmiyor.Fren yapmaktan balatalardan koku geliyor..
Çoruh vadisinde baraj inşaatı vardı."SOYAK İNŞAAT" yapıyor sanırım.Dev gibi kamyonlar kayaları delen makinaların çıkarttıgı molozları taşıyor yollarda hiç durmadan hızla gidiyorlar..
Tüneller,viyadükler...gürül gürül akan haşin çoruh..akşamın karanlıgında farlarımızla aydınlanıyor arkadaşlık ediyordu.Dev ,yüksek daglar -aynı alp dagları gibi- arasından yavaş yavaş ürpererek geçiyoruz.Daha ışıklandırması bile yapılmamış ham tünellerden geçiyoruz..Saat 21.45 gibi ispire girdik.
Belediyenin yakındaki bir otele kapagı attık.Deprem bölgesi oldugu için duvarlarda ince çatlaklar vardı.
Hemende külçe gibi yattım..EN RAHAT DELİKSİZ UYKUMDU TATİL BOYUNCA BU UYKU.
8 Temmuz Cuma..
sabah erken sayılan bir saatte kalktık.Yolumuz uzundu..Akşam geldigimiz yoldan geri gidip Yusufeli-Artvin yapacagız..
Güllübag baraj inşaatının içinden sabah geçiyoruz.İş makinaları yavaş yavaş çalışmaya hazırlanıyorlar.Yusufeline 50 km mesafe var..
Güzel bir yer kestirip Çoruh nehri kıyısına inip kahvaltımızı yapıyoruz.
Yol boyu sık sık pirinç tarlaları var..Çok güzel ekilmişler..bir an kendimizi uzakdoguda gibi hissediyoruz.Yol kenarında güzel sayılan bir kale kalıntısını geçiyoruz.Saat 09.00 gibi Yusufeline varıyoruz.Yol inşaatından dolayı Tabelası yerde..
Yuselini kısa bir turlayıp çoruh kenarından Artvin-Şavşata dogru yola koyuluyoruz..
Teşekkür ederim Halil kardeşim...
benim de hala tadı damagımda...belki yine tadına bakmak için gelecek yıllarda giderim..
ardahan-şavşat yolu.jpg
(175.74 KB , 990x597 - Gösterim: 1 kez.) DSC_3300b.jpg
(121.42 KB , 990x643 - Gösterim: 3 kez.) DSC_3317b.jpg
(267.56 KB , 990x730 - Gösterim: 0 kez.) DSC_3319b.jpg
(232.78 KB , 980x633 - Gösterim: 0 kez.) avşat-yayla.jpg
(208.26 KB , 980x516 - Gösterim: 0 kez.4Motosikletli tam donanımlı bir grup selam vererek geçiyorlar.Bunlar mutlaka şavşat tarafından geliyorlar..saat 11.30 da Şavşata giriyoruz.Güzel bir kalesi var..
Kasabada tur atıyoruz.Zaten uzun bir caddesi var herşeyi bu cadde üzerinde..postane,manavlar,gıda marketleri..2 tane de resmi plakalı Toyota Hilux.Gezi boyunca çok sık olarak resmi plakalı Toyota Hilux 4*4 pikapa rastgeliyoruz.Karadeniz gibi yerde demekki devlet zamanında bunu seçmiş..mis gibi de hizmet ediyorlar..Ardahana 40 km kalıncaya kadar gidiyoruz.Tam tepede mola verip geri dönecegiz.Tıpkı Rize ovit geçidindeki gibi yine sis bastırıyor.Hava bayagı serin.Ürperiyor insan.Her yerin sıcaktan kavruldugu bir mevsimde ne güzel .Ardahan-Şavşat yolundan geçenler bilir.Mükemmel kıvrıla kıvrıla inen igne yapraklı çam agaçlarının en güzel örnekleri buradadır.
Laşet alabalık tesislerinde çay molası veriyoruz..
..
Şavşat çıkışından kalenin yanından veliköy sapagına sapıp Meşeli-Karagöle yol alıyoruz.Yol güzel..köyler..agaçlar..mis gibi..
Mükemmel bakir bir göle geliyoruz.Daha önceki tur gezimizde Borçka-Karagöle gitmiştik.Bu daha güzel...
..
..
Göl çok güzeldi..Etrafında güzel bir tur attık.İnsana huzur veren bir havası vardı.Ayaklarımız ayrılmak istemesede ..
saat 14.20 Artvin yoluna çıktık..Yokuşu bol...Çoruh nehrinin derin vadilerde hapsettigi Artvine dogru gidiyoruz..Girişte küçük bir şelale var.
Nefis bir seyir terasından ARTVİN e karşı bu muhteşem manzarayı seyre dalıyoruzz..
yapımı bitmek üzere olan barajı seyrediyoruz.Turkuaz renk bu olmalı diyoruz..Su tutma başlamış....Derin vadilerde yamaç paraşütü yapmak geliyor insanın içinden..
Artvin..dagların tepesine kurulmuş..sakin..kendi halinde okuma yazma oranının ve yüksek okulda okuyanın yüksek oldugu bir ilimiz.
Hiç trafik ışıgı olmayan bir ilimiz.tepeler üzerine kurulu oldugu için pikap-arazi aracı çok var..
Valimizin makam aracı bile Land Cruiser vx100
.
.
Artvine akşama dogru geldik.Koru oteli tavsiye ettiler.Yerleştik.Mazot az kalmıştı.Almak için bakındım.BP yok..Aklnızda olsun taşıtmatikten alıyorsanız Artvin-Rize..de yok.Taa trabzona kadar tedarikli olun.
Aracımı yıkatıyım diye dışarı çıktım.Benim gördügüm 2 yıkamacı vardı.En yukardaki..önünde Defender olana girdim.
yıkamacı arkadaş ögretmen.master yapıyormuş.Sohbet edip off road üzerine konuşuyoruz.Artvinde offroad potansiyeli yüksek..Arazi bunu mecburen yaptırıyor insana....
Valilik yolunda 2 tane off road aracını fotograflıyorum.Gezenbilirden yapım aşamalarını gördügüm Suzuki Jimny biri..Sahibi ile tanışamıyorum tabi..
Güzel bir yemekten sonra yatıyoruz....
Artvine dogru-çoruh.jpg
(284.42 KB , 980x753 - Gösterim: 3 kez.) P1030630.JPG
(242.21 KB , 980x751 - Gösterim: 0 kez.) P1030640.JPG
(146.29 KB , 982x485 - Gösterim: 0 kez.) Yol inşaatı-viyadük.jpg
(140.59 KB , 980x550 - Gösterim: 0 kez.)Sabah kahvaltı sonrası yola koyuluyoruz..Yolumuz bugünde yorucu olacak..Hissediyorum bunu....Aynı Mor yayla-yedigöller gibi.
Kısa bir şehir turundan sonra dooogru Camili-Macahel e gidecegiz..50 km yolumuz var..
Hava kapalı ısı 17 derece.Yollar bol virajlı.geniş degil..
İlk karşılaştıgım esnafa soruyorum yolu..."İnşallah şansınız vardır.Sis yogun oldugunda birşey görememe durumunuz da olur.." diye ilk olumsuzlugu duyuyoruz.
Borçka içerinden geçip karagöl yol ayrımından sola yukarıya devam ediyoruz..Çay ekimi buralarda da var..
Yukarlara çıktıkça..Sis yogunlaşıyor..Görüş mesafesi yer yer 5-6 metreye kadar düşüyor.Burada gördügüm agaç çeşidi..hiçbir yerde yok.yer yer kar birikintileri buzul oluşturmuş..Yol çalışması burada da var..
Camili tabelasını görünce sevindik..Meger yanılmışız..Merkezi giriş yerindeki tabela imiş bu.Bir yerde okumuştum.Macahel bir elin bilekten beş parmagı gibi imiş.Bilek camili diger beş parmak 5 köyü gösterirmiş.
Yol aşagıya akar gibi devam ediyor..
Sevinmenin yerini bekleyiş alıyor.
Daha çook yolumuz var anlaşılan...İlk rastladıgım şantiyede rastladıgım elemana machaeli soruyorum.."Daha var..devam et abi" diyor sisler arasından çıkan hayaletler gibi ..Nihayet köye giriyorum.Yolun alt tarafında kültür bakanlıgının bürosu TMA var.
girip konuşuyorum.Kocaelili imiş arkadaş.Samimi karşılıyor.Yola devam etmemi esas camili ileride " orada eniştem var TMA da görevli.ondan geniş bilgi alabilirsin " dedi.
Tekrar devam ediyoruz..Off.müthiş manzara...sagımızda yemyeşil-mavi arası koyu nehir akıyor..İş akinaları ormanları yıkıp yol genişletme yapıyorlar..Kayalar düşüyor yollara.Koca koca bekolar bizimle offroad yaparcasına yan yana duruyoruz bir o gelip hamle yapıp kayayı alıyor bir biz geçiyoruz..
Machael TMA ya varıyoruz.Tecrübeli bir görevli bizi karşılıyor.Anlatıyor macaheli.Araca ve bana bakıp "çok dikkatli ol..yol çalışmasından dolayı en fazla 1-1.5 km gidebilecegimi..yolun kaygan oldugunu ilk sıkıştıgım-kaydıgım yerde durup arabayı çekmemi yürüyerek "Maral şelalesine "gidebilecegimi umutsuz bir şekilde anlatıyor.
Biliyorum bizi düşünüyor..başımıza bir bela gelip araca ve bize birşey olmadan buradan gezip gitmemizi istiyor ama ben bu tarzı sevmiyorum..Defterden bir sayfa kopartıp elle gidilecek yerin krokisini çiziyor.
Dedigi her şeye dikket ederek camili-machaelin kaygan daracık yolunda ilerliyorum.
Daha önceki geçtigimiz yollarda taş,mıcır,su akıntısından oluşan derin yarıklar ,olumsuzlukların hepsi vardı..ama burada extra olarak yol çok yumuşak ve kayıyor..Hoop aşagıya gitmek işten bile degil..Hanımın yüzü yine gergin..endişeli endişeli "gitmwywlim" der gibi bakıyır bana..Bakışımla gidecegimizi...anlatıyorum..çaresiz sesini kesip aracın tutma koluna sıkı sıkı tutunup yüzünün rengi bir ton açılıyor
..
TMA daki görevlinin dedigi yerleri tek tek geçiyorum..Evler artık tek tük olmaya başladı.
.Durmadan aynı gazla devam ediyorum.Durursam birdaha kalkamayacagımı biliyorum..
Köyün sonunda yaşlı..ama neşeli bir amcaya rastladım kulubesinin önünde..selam verip soruyorum .Amca..şelaleye nasıl gideriz.." "az daha gidin..oraya aracını bırak..yürüyerek aşagı sal git.. buraya kadar bu arabayla geldigine şükret." dedi.
Dedigi yere geldim.Aracı parkedip fotograf makinamı yelek v.s aldık.Sagda kapalı bir çit kapısı var.Solda ise biraz büyükçe bir yol.
Adamın dedigi aşagıya sal git. dedigi çit kapısını açmaya çalıştım.Telle tuturulmuş.Galiba buradan şelaleye kapı bırakmışlar " dedim.
Hanım " burası degil galiba." dedi..Ama yürümem sonucu bana uydu arkam sıra geliyor...
İniyoruz...Ama ne iniş..inmiyoruz bayır aşagıya kayıyoruz..öyle dik bir yamaç ki......2 defa ben düşüyorum.Hanımın düşmesinin haddi hesabı yok..Üstüm başım ıslanıyor.az kalsın Nikon makina pert oluyordu...Kimsecikler yok..Buralarda bol bol ayı ,yaban hayvanı varmış.
"Bal filmi " burada çekilmişti.Çok etkilenmiştim o filmden.
Ara ara garip seslein duyuldugu her türlü devasa agaçların bulundugu ,flora olarak dünyanın sayılı ormanlarından biri idi burası.
agaç dalları arasında karakovanların oldugu hışırtılarla dolu ormanda ilerlemeye çalışyoruz...
Yedigölerin allahı var..Bundan iyi idi.Onda araba zorlanıyordu.Burada biz.Baldırlarım adalelerim isyan ediyor...20 dk böylece indik-kaydık arası gittik.Bir yola benzer yere geldik.zamanında grayder geçip yagışlarla herşey eski haline gelmiş.İçimden ben bile inanmamaya başladım burasının şelaleye gittigini.
Yüksekçe bir yere çıkıp baktım.500 metre ilerde bir kulube vardı..Hanıma sen dur ben bi bakıp geleyim dedim.Yürüyorum..Benim yaşımda biri çıktı.Maral şelalesini sordum.Bunca yolu yürümüş..üstü başı perişan birini helede büyük şehirden gelen birini görünce acıma-üzülme arası.."ters yöne gelmişsiniz "dedi.Tarif etti.Hiçbirşey anlamadım..
her yerden şırıl şırıl akan sulardan bol bol içiyoruz.Su çok güzel ..Erikliden bile güzel..
Üst baş berbat.Ellerimizde yabani hayvan çıkar diye boyumuzca çoban asası gibi degnekler var.çok faydası oluyor ha yürürken bunların hem destek hemde güven veriyor.Tavsiye ederim...YolLAR yer yer akan sularla kaybolmuş..r..Agaç gövdelerinden köprü yapmışlar.Onlarda çürümüş..kaygan.Bir hastaları olsa...ne olur halleri
..
..
..
..
..
2 saat yürümüşüm.bitmişm.ailenizin muhabiri cevat kelle.jpg (386.44 KB . 980x790 - Gösterim: 1 kez.)
..TMA daki görevlinin dedigi yerleri tek tek geçiyorum..Evler artık tek tük olmaya başladı.
.Durmadan aynı gazla devam ediyorum.Durursam birdaha kalkamayacagımı biliyorum..
Köyün sonunda yaşlı..ama neşeli bir amcaya rastladım kulubesinin önünde..selam verip soruyorum .Amca..şelaleye nasıl gideriz.." "az daha gidin..oraya aracını bırak..yürüyerek aşagı sal git.. buraya kadar bu arabayla geldigine şükret." dedi.
Dedigi yere geldim.Aracı parkedip fotograf makinamı yelek v.s aldık.Sagda kapalı bir çit kapısı var.Solda ise biraz büyükçe bir yol.
Adamın dedigi aşagıya sal git. dedigi çit kapısını açmaya çalıştım.Telle tuturulmuş.Galiba buradan şelaleye kapı bırakmışlar " dedim.
Hanım " burası degil galiba." dedi..Ama yürümem sonucu bana uydu arkam sıra geliyor...
İniyoruz...Ama ne iniş..inmiyoruz bayır aşagıya kayıyoruz..öyle dik bir yamaç ki......2 defa ben düşüyorum.Hanımın düşmesinin haddi hesabı yok..Üstüm başım ıslanıyor.az kalsın Nikon makina pert oluyordu...Kimsecikler yok..Buralarda bol bol ayı ,yaban hayvanı varmış.
"Bal filmi " burada çekilmişti.Çok etkilenmiştim o filmden.
Ara ara garip seslein duyuldugu her türlü devasa agaçların bulundugu ,flora olarak dünyanın sayılı ormanlarından biri idi burası.
agaç dalları arasında karakovanların oldugu hışırtılarla dolu ormanda ilerlemeye çalışyoruz...
Yedigölerin allahı var..Bundan iyi idi.Onda araba zorlanıyordu.Burada biz.Baldırlarım adalelerim isyan ediyor...20 dk böylece indik-kaydık arası gittik.Bir yola benzer yere geldik.zamanında grayder geçip yagışlarla herşey eski haline gelmiş.İçimden ben bile inanmamaya başladım burasının şelaleye gittigini.
Yüksekçe bir yere çıkıp baktım.500 metre ilerde bir kulube vardı..Hanıma sen dur ben bi bakıp geleyim dedim.Yürüyorum..Benim yaşımda biri çıktı.Maral şelalesini sordum.Bunca yolu yürümüş..üstü başı perişan birini helede büyük şehirden gelen birini görünce acıma-üzülme arası.."ters yöne gelmişsiniz "dedi.Tarif etti.Hiçbirşey anlamadım..
her yerden şırıl şırıl akan sulardan bol bol içiyoruz.Su çok güzel ..Erikliden bile güzel..
Üst baş berbat.Ellerimizde yabani hayvan çıkar diye boyumuzca çoban asası gibi degnekler var.çok faydası oluyor ha yürürken bunların hem destek hemde güven veriyor.Tavsiye ederim...YolLAR yer yer akan sularla kaybolmuş..r..Agaç gövdelerinden köprü yapmışlar.Onlarda çürümüş..kaygan.Bir hastaları olsa...ne olur halleri
Tarif edilen..yada benim
anladıgım yola devam ettik.Birtürlü denilen yer çıkmadı.Yolun sonu
yukarıya dogru bir eve çıkıyordu.Eve 100 metre
yaklaştık.Seslendim..seslendim.15-16 yaşında konuşma özürlü bir erkek
çocuk çıktı.Anneside sonra gözüktü.Bizi görünce çok üzgün bir yüz
ifadesiyle..karşı tarafı gösterip "yanlış yere gelmişsiniz.karşı
taraftaki patikadan yukarıya yürüyün oradan da yürümeyle şelaleye 40-45
dakka sonra varırsınız. dedi.......Hayda.........
En sıkıntılı zamandı bizim için.Dedigi yer bizim kayarak indigimiz yerin pareleli ve yokuş yukarı idi.Biz inmekte zorlandık şimdi çıkacak mıyız yani.. 
Hanım iyice koptu.Nasıl bir 40 dk geçti nasıl o yolu yürüdük bilmiyorum.Ayakkapların içi su dolu..devamlı ayak kayar ters dönüyor bilekler.
Arabayı bıraktıgımız yerin dogrultusundaki tahmin ettigim yere gelince ...sordum.
"Şelaleye mi..arabaya mı ?. bitik bir vaziyette
"Arabaya.." dedi.
Çaresiz tek başına tabana kuvvet koşma yürüme arası gidiyorum....Arkamdan hırıltı-ses arası birşey geldi.Ödüm koptu..
60 yaşlarında zayıf bir adam koşma yuvarlanma arası geliyor...
biraz soluklanalım...foto
En sıkıntılı zamandı bizim için.Dedigi yer bizim kayarak indigimiz yerin pareleli ve yokuş yukarı idi.Biz inmekte zorlandık şimdi çıkacak mıyız yani..
Hanım iyice koptu.Nasıl bir 40 dk geçti nasıl o yolu yürüdük bilmiyorum.Ayakkapların içi su dolu..devamlı ayak kayar ters dönüyor bilekler.
Arabayı bıraktıgımız yerin dogrultusundaki tahmin ettigim yere gelince ...sordum.
"Şelaleye mi..arabaya mı ?. bitik bir vaziyette
"Arabaya.." dedi.
Çaresiz tek başına tabana kuvvet koşma yürüme arası gidiyorum....Arkamdan hırıltı-ses arası birşey geldi.Ödüm koptu..
60 yaşlarında zayıf bir adam koşma yuvarlanma arası geliyor...
biraz soluklanalım...foto
..
..
..
..
2 saat yürümüşüm.bitmişm.ailenizin muhabiri cevat kelle.jpg (386.44 KB . 980x790 - Gösterim: 1 kez.)
.
Arkamdan gelen ..Macahelin yerlisi İbrahim abi..Tanışıyoruz.
Arabaya dogru sinirli kızgın halde giden hanıma rastgeliyor.
2 saat boş yere yanlış yerlere uzuun uzun yürüdügümüzü,perişanlıgımızı anlatmış.Benim şelaleye tek başına gittigimi duymuş.Zaten kendiside o yöne gidiyomuş.
onunla karşılaştıgımızda şelalenin sesi belli etmişti yakınında oldugumuzu.Müthiş bir çaglayan sesi kendine çekiyordu insanı..
Az kalan yolda sohbet ediyoruz.
Gürcüce-lazca arası şive ile konuşuyor.Çok cefa çekmiş bir hali var..Eşi 15 yıl önce ölmüş.Zatüreden.Ell0rinde hastane yolunda can vermiş.
2 oglu var.Biri egede turizm işinde bir tesiste çalışıyromuş.Digeri istanbulda gayrimüslüm bir işadamının yanında..işinden ve patrunu da ondan çok memnunmuş.
şelalenin üst tarafını göstererek "babalarımız,dedelerimiz dahi oralara gidememeişler..su akagının nasıl nereden geldigini bilmeyiz "diyor.
Annesi hasta imiş. sabah kalkınca" oglum canım balık çekti." diyince..baba yadigarının bir dedigini ikiletmemek için kalkmış balık tutmaya gelmiş.
Bende senin gibi kafama koydugumu yaparım..diyor..Fotograf çektirelim diyorum."üstüm başım çok kötü çekmesen diyor" sanki benim üst baş iyimi abi..battı balık yan gider diyip ikimizi. yamukda olsa çekiyorum.
Şelalye iniyoruz.Alabalık avlamak için getirdigi kamışı suya daldırıyor.balıgın vurmasını bekliyor.Bu işte usta oldugu belli..1 balık yakalıyor.Kırmızı çizgili alabalık sanırım.
Şelale çok güzel...çok yüksekten akıyor.Müthiş bir şekilde yukardan aşagıya sis perdesi gibi yagmur yagıyor..ıslanıyoruz.
"Ben anama balık götürmem lazım " diye yukarlarda 2-3 saatlik yoldaki akarsu mecrasına dogru gidiyor kayboluyor. bu yaşta..bu zayıflıkta..ayagı kaysa..düşse..kimse bulamaz İbrahim abiyi..Ayagında siyah lastik ayakkabılarla gidiyor.Sarılıyoruz kırk yıllık arkadaş gibi.vedalaştı..gitti.üzüldüm..
Bol bol foto ve video çekip ayrılıyorum...
..
Bu saatten sonra..mükerrer yükleme yaparsam affola...
..
Arkamdan gelen ..Macahelin yerlisi İbrahim abi..Tanışıyoruz.
Arabaya dogru sinirli kızgın halde giden hanıma rastgeliyor.
2 saat boş yere yanlış yerlere uzuun uzun yürüdügümüzü,perişanlıgımızı anlatmış.Benim şelaleye tek başına gittigimi duymuş.Zaten kendiside o yöne gidiyomuş.
onunla karşılaştıgımızda şelalenin sesi belli etmişti yakınında oldugumuzu.Müthiş bir çaglayan sesi kendine çekiyordu insanı..
Az kalan yolda sohbet ediyoruz.
Gürcüce-lazca arası şive ile konuşuyor.Çok cefa çekmiş bir hali var..Eşi 15 yıl önce ölmüş.Zatüreden.Ell0rinde hastane yolunda can vermiş.
2 oglu var.Biri egede turizm işinde bir tesiste çalışıyromuş.Digeri istanbulda gayrimüslüm bir işadamının yanında..işinden ve patrunu da ondan çok memnunmuş.
şelalenin üst tarafını göstererek "babalarımız,dedelerimiz dahi oralara gidememeişler..su akagının nasıl nereden geldigini bilmeyiz "diyor.
Annesi hasta imiş. sabah kalkınca" oglum canım balık çekti." diyince..baba yadigarının bir dedigini ikiletmemek için kalkmış balık tutmaya gelmiş.
Bende senin gibi kafama koydugumu yaparım..diyor..Fotograf çektirelim diyorum."üstüm başım çok kötü çekmesen diyor" sanki benim üst baş iyimi abi..battı balık yan gider diyip ikimizi. yamukda olsa çekiyorum.
Şelalye iniyoruz.Alabalık avlamak için getirdigi kamışı suya daldırıyor.balıgın vurmasını bekliyor.Bu işte usta oldugu belli..1 balık yakalıyor.Kırmızı çizgili alabalık sanırım.
Şelale çok güzel...çok yüksekten akıyor.Müthiş bir şekilde yukardan aşagıya sis perdesi gibi yagmur yagıyor..ıslanıyoruz.
"Ben anama balık götürmem lazım " diye yukarlarda 2-3 saatlik yoldaki akarsu mecrasına dogru gidiyor kayboluyor. bu yaşta..bu zayıflıkta..ayagı kaysa..düşse..kimse bulamaz İbrahim abiyi..Ayagında siyah lastik ayakkabılarla gidiyor.Sarılıyoruz kırk yıllık arkadaş gibi.vedalaştı..gitti.üzüldüm..
Bol bol foto ve video çekip ayrılıyorum...
Bu saatten sonra..mükerrer yükleme yaparsam affola...
..
..
Arabada ıslak olan üzerimi degiştirdim. Macahel den ayrılıyoruz
Borçkaya varıyoruz..Hopaya sapmadan Rizeye dogru yola çıkıyoruz.Yollar güzel..asvaltta çok hoş.Sarı çizgi asfaltta çok hoşuma gider.Hele de yol kenarı agaçlı yemyeşilse...
Ardeşende karayolu kenarına fasulye-mısır-karalahana dikmiş vatandaş..Yaratıcı bir fikir.
..
Ardeşenden -Ayder sapagına sapıyoruz Fırtına vadisine....Yalovadan sonra ilk kez kivi yetiştiren yeri burada görüyorum..
Daha önce gelip tanıştıgımız "Pınar alabalık" da mola veriyoruz..Saat 17.45 gibi..İyice yorulmuşuz....acıktık... karnımın gurultusu etraftan duyuluyor..
Tesis sahibi Yaşar bey ve tulum çalan Ahmet abim karşılıyorlar..Menü belli...Muhlama,kara lahana dolması,benekli alabalık üstüne de....Laz böregi...
Üstüne de bol bol demli "çaykur " çayı...hüüüp..
10 Temmuz Pazar....
Sabah 08.00 de kalkıp yola koyulduk..Hedefimizde Zilkale,Elevit,Palovit fırsat olursa Amlakit yaylaları oradan geri dönüp Ayder yaylası ve Kavron yaylasına gidecektik.
Hafiften yagmur çileşiyordu.Aldırmadım.Sis olmasın da ..
Zilkale yolu yer yer iyi ..yer yer de berbattı..Tarihi dokusunu restorasyonla biraz bozsalar da çok güzel bir konumdaki Zilkale insanı etkiliyordu..
..
..
Zilkaleden çıktık...stabilize yol bizi karşıladı..
Ara ara sis dalgası bizi endişelendiriyordu...Yol boyu balık tutanlar..kamp yapanlar..hatta G.Vitara araçla çadır kurmuş bir aile toparlanmış gidiyorlardı..Yolun tamamına yakını iri taşlı yollarla bezeli idi.Demekki Rize yaylalarına otomobille gidilmeyecekti..
Sisler arasından ihtiyar bir amcam çıktı el etti. Durdurdu bizi. Şemsiyeli bekliyordu öylecene.Elinde bir karalahana torbası..şıpır şıpır su damlıyordu."Elevitte kürdoglunun kahvesinden Fikrete verin" dedi..Bu kadar.tekrar kayboldu..
Zorlu bir yolculuktan sonra Elevite vardık..Tabela bizi şaşırttı..
Yolun solunda "Yok Yok bakkaliyesi" önünde Ziya amca bizi karşıladı.Çok misafirperverdi.Hemen birşeyler ikram etmek için ugraşıyor.Amcanın emanetini verdik.Doktor kalbi için zararlı diye birsürü şeyi yasaklamış.Hanım da saglıkçı olunca başladılar muhabbete."onu yeme bunu yeme..nasıl yaşayacagız..ben muhlamasız duramam " deyip isyan ediyordu.
Çay ikram etti.."Şansınız yok oglum bugün..sis indi..Hiçbirşey göremezsiniz.
Hele buradan sonra gitmek istediginiz yerlere sizi bu durumda göndermem" dedi...Ziya amcanın karısı Nuran abla habire çaylarımızı tazeleyip duruyor.
Hanımla bakıştık..Bu defa büyük sözünü tutayım dedim.. ..
Ziya amcaya buradan sonra Aydere gitmek istedigimizi söyledim.Nuran ablanın orada kardeşinin marketi varmış "Marangida " selam söyledi..
O kadar şartlanmıştım ki..elevit,palovit,Amlakit yaylalarına gitmeye..Hevesimiz kursagımızda kaldı..Şansa bak yahu..İlk firemizi burada verdim böylece.
..
Sümela,
Ayder-Uzungöl gibi birçok yerin yanında yapısı bozulmayan degerlerimizden biri..Keşke o kabartmaların,fresklerin üzerlerini çizip tahrip etmeselerdi..
Aynı anda sümelayı gezen Tiyatro sanatçısı ıTarık Ünlüoglu ile tanışıyoruz..
..
Sümelan sonra hiç görmedigimiz Zigana geçidi için Gümüşhane tarafına yol alıyoruz..Hoş ve yokuş bir yol var..
Trafik de bayagı kalabalık.İlk önce Zitaş Zigana tatil köyüne ugruyoruz.Bungalov tipi evler kafa dinlemek isteyenler için birebir.Restoranın içi çok otantik döşenmişti.
Meşhur sütlacından yiyoruz.Güzel..Sanırım bunun güzel olması sütünden..Ama 2 adetine 10 tl alıyorlar.
Zigama Karadeniz-Gümüşhane baglantısını saglayan lojistik bakımdan önemli bir tünel.Girişte sırtta Zigana dagı çıg şehitleri anıtı var.1702 metre uzunlugunda bir tünel..Hava bayagı serin burada.17 derece.Üşüdük..
..
Trabzona tekrar geri gelip yakıt için 1 saate yakın BP aradım..
Trabzonda dikkatimizi çeken birşeyde bütün üstgeçitlerde Tarbzondan şehit olan askerlerimizin ismi verilmişti.
Giresuna dogru yola çıktık..Hava çok sıcaktı..Giresuna saat 16.00 gibi geldik.Doogru müzeyi gezdik sonra kaleye çıktık.Giresun bunca yıldır hep içinden geçip gittigim bir ilimizdi..Kaleden güzel panorama verdi..Kazancılar çarşısını gezip alışveriş yaptık.
..
..
İstikametimizi Orduya çevirdik..Saat 18.00 gibi orduya geldik..
Ordu boztepeye daha önce çıktıgımız için ..şimdi teleferik yapılmış şehir içerisinden çıkılıyor artık.Şehir turu yapıp otoyol yerine normal yoldan yani perşembe yolunu kullanıyoruz..Perşembe sahilinde o kadar çok balık çiftlikleri var ki..karadeniz balıkları bitti bu bolluk içinde çiftliklerdeki yenecek..Perşembe -Fatsa arası 26 km..virajlı yol.Bunların bir adı da Bolaman virajları diye geçiyor..
Nefiss manzaralar ve koylar var..Uzun saçlı (Nusret Dogan) yerinde çay molası veriyor.Kendisinin de yaşadıgı yer çok güzel bir denia manzarasına hakim..bakımlı ve özgür yaşayan biri.
Çok güzelll 3 bardak çay içtim..sohbet ettik..
..
..
Akşam Ünyede kalmayı düşünüyoruz..
sabah ünye evlerini gezeriz..Hemde Ünyenin Çakırtepesine çıkıp güzel bir yemek yeriz..
Ünyeyi tepeden gören harika bir yer..Ünye pidesi için abartısız 45 dk bekledik.Hiç sinirlenmem ama buna sinirlendim..Güzeldi ama..bekledigim kadar da güzel çıkmadı. her çeşidinden de potbori yapıp yedim...Akşam kalmak için otel aradık.Yaz dönemi oldugu için yer yoktu.Fiyatlar da suni uçmuş..Neredeyse en pahalı burada kaldık..Gece sıcalktan uyuyamadım...
..
Sabah erken kalktık.Yolumuz uzun gezecek yerlerimiz bugün yogundu....
Yalı mahallesinde eski rum ve ermeni evleri var..Çok güzel..Bol fotograf çekiyorum..
Buradan çarşambaya gidiyoruz.Sabah kahvaltısını çarşambada yaptık.Üniversitearkadaşım çarşambalı ama..İzini kaybettigim için bulamıyorum..Çarşambada adapark var.Yeşilırmak kenarında.Güzel de bir köprü var.Ali Fuat başgil köprüsü.
..
..
Samsuna dogru yoldayız..Saat 09.00 gibi Samsundayız..Büyük il.565.000 nufüsü var..Sülün yetiştirme çiftlikleri var ki samsunun simge olarak..sülün heykeli var.
Girişte Atatürkün selanikte dogdugu evin benzeri yapılı..Toptepeye dogru çıkıyoruz....Panaromik olarak seyrediyoruz..foto çekiyorum..Samsunu daha evvel geldigimde Atatürk anıtını, gazi müzesini,ilk adım anıtını,Bandırma vapuru,Etnografya müzesini çarşısını ve etli pidesini yemiştik.Onun için Sinopa dogru geçiyoruz...Samsun modern bir şehir...
Bafraya 45 km var.Samsunun çıkışına dogru Atakum semti var.Şık bir semt.
..19 Mayıs ilçesinden çıkınca..çok güzel bir çam ormanı var..
Bafrayı geçiyoruz.saat 09.50 gibi.Nüfusu 62.000..Kızılırmak üzerinden geçiyoruz..Eski tarihi bir köprü var.Trafik polisi çevirmesi var.Sabah sabah bu nereden çıktı.
Ben polisle konuşurken eşim "İsmail bordo renkli..sepetli yüksek bir Toyota geçti..bizim araba modelinden" dedi..İçimden Antalyalı Ahmet bey olması lazım..Çünki onlar bize göre ters taraftan geliyorlardı.Şansa bak....polis hala bırakmadı..Neyse...Bafra çıkışında yol çalışması var.Tahmini 10-15 km var....Yol çok kötü..Tabii taksilere göre.
Bugünlük de bu kadar..devamı yarın..
Gerzeye dogru gidiyoruz.Hacıselli bölgesinde Kaymakam kayası denilen yerde dag başında bir virajda karı koca (Orhan Daglı )evlerinin üstünde güzel bir teras yaratıp gelip geçene çay-tost gözleme v.s için yer açmışlar..Bir soluklanıp çay içtik..
Gerzedeyiz.Küçük şirin bir kasaba.Çocuklugumdan bilirim dövüşçü horozlara "gerze horozu" denilirdi.Ayın ortasına geldigimiz için yapmamız gereken sabit ödemeleri postanesinden yaptık.Burada da güzel tarihi evler var...Uzunca temiz bir sahili ve denize girenler bu sıcakta güneşleniyorlardı..Buradan Erfelek şelalesine yöneliyoruz.35-40 km ..yer yer stabilize yol.Yol çalışması var.Ama berbat degil yol.
Erfelek şelaleleri yaklaşık 28 şelaleden oluşmuş inanılmaz güzel şelaleler.Patika bir yolda gittikçe yükselen bir yoldan 1 saat gibi yürünerek çıkılıyor.Bol serinleyip..fotograf çekiyoruz.Dönüşe geçiyor...sinopa yol alıyoruz.
Sinopa varıyoruz..Unutulmuş..köşede bucakta kalmış benim begendigim bir ilimiz Sinop.Hamsilos koyu,eski meşhur hapishanesi,erfelek şelalesi ..diyojeni ile ve kimsenin fazla bilmedigi uçsuz bucaksız..bembeyaz kumları çok yeri aratmayacak kadar temiz denizi ile yeterli ilgiyi görmeyen ilimiz Sinop..Ben her sinopa gelişimde kendimi rahat evimde gibi hissederim nedense..Memleketim Mersinin bundan 30-35 yıl önceki haline benzetirim..
..
Sinopa gelinir de o güzelim cevizili mantısı yenilmez mi..(Örnek mantıcı ) kim demiş kayserinin mantısı meşhur diye gelip tadına baksınlar bakalım..
..
Sakin Sinopu..sakin sakin geziyoruz. Sinop ülkemizin en kuzey uç noktası...Bir dil şeklinde baglantı ile baglı.Karakum ,sarıkum her iki tarafı.
Akliman ve Hamsilos koyu görülmeden gidilmemesi gereken yerleri..
Ceviz kabugundan yapılmış sandalları,yelken maketlerinden alıyoruz..yöresel el sanatları bakımından da çok zengin..
..
Bu güzel ilimizden Sinoptan görüntülerle sizi başbaşa bırakıyorum..begenecek misiniz...
Arabada ıslak olan üzerimi degiştirdim. Macahel den ayrılıyoruz
Borçkaya varıyoruz..Hopaya sapmadan Rizeye dogru yola çıkıyoruz.Yollar güzel..asvaltta çok hoş.Sarı çizgi asfaltta çok hoşuma gider.Hele de yol kenarı agaçlı yemyeşilse...
Ardeşende karayolu kenarına fasulye-mısır-karalahana dikmiş vatandaş..Yaratıcı bir fikir.
..
Ardeşenden -Ayder sapagına sapıyoruz Fırtına vadisine....Yalovadan sonra ilk kez kivi yetiştiren yeri burada görüyorum..
Daha önce gelip tanıştıgımız "Pınar alabalık" da mola veriyoruz..Saat 17.45 gibi..İyice yorulmuşuz....acıktık... karnımın gurultusu etraftan duyuluyor..
Tesis sahibi Yaşar bey ve tulum çalan Ahmet abim karşılıyorlar..Menü belli...Muhlama,kara lahana dolması,benekli alabalık üstüne de....Laz böregi...
Üstüne de bol bol demli "çaykur " çayı...hüüüp..
..
Çay içerken Ahmet abimin çaldıgı tuluma o sırada yavaş yavaş katılım yapanlar halka oluşturup başladılar oynamaya..Yorgun olmasam kalkardım.
Bu saatte top atsan yerimden kalkmam..Üzerime iyice agırlık bastı..
Yaşar bey " isterseniz yeni devreye aldıgımız apart otelde kalırsınız.Ayrıca tesiste bu akşam dügünümüz var..böylece yöresel bir dügünümüzü de görürsünüz "
diyince tamam dedim..
Otele yerleştik.Banyo,internet baglantısı günün çekilen fotograflarını bilgisayarıma aktardım.Dügün başlamıştı ..ses geliyordu.İndik tesise...Neşeli bir rize dügününe dahil olduk..Bol bol videoya çektim dügünü..
[ Specified attachment is not available ]
Çay içerken Ahmet abimin çaldıgı tuluma o sırada yavaş yavaş katılım yapanlar halka oluşturup başladılar oynamaya..Yorgun olmasam kalkardım.
Bu saatte top atsan yerimden kalkmam..Üzerime iyice agırlık bastı..
Yaşar bey " isterseniz yeni devreye aldıgımız apart otelde kalırsınız.Ayrıca tesiste bu akşam dügünümüz var..böylece yöresel bir dügünümüzü de görürsünüz "
diyince tamam dedim..
Otele yerleştik.Banyo,internet baglantısı günün çekilen fotograflarını bilgisayarıma aktardım.Dügün başlamıştı ..ses geliyordu.İndik tesise...Neşeli bir rize dügününe dahil olduk..Bol bol videoya çektim dügünü..
[ Specified attachment is not available ]
..
[ Specified attachment is not available ]
[ Specified attachment is not available ]
10 Temmuz Pazar....
Sabah 08.00 de kalkıp yola koyulduk..Hedefimizde Zilkale,Elevit,Palovit fırsat olursa Amlakit yaylaları oradan geri dönüp Ayder yaylası ve Kavron yaylasına gidecektik.
Hafiften yagmur çileşiyordu.Aldırmadım.Sis olmasın da ..
Zilkale yolu yer yer iyi ..yer yer de berbattı..Tarihi dokusunu restorasyonla biraz bozsalar da çok güzel bir konumdaki Zilkale insanı etkiliyordu..
..
Zilkaleden çıktık...stabilize yol bizi karşıladı..
Ara ara sis dalgası bizi endişelendiriyordu...Yol boyu balık tutanlar..kamp yapanlar..hatta G.Vitara araçla çadır kurmuş bir aile toparlanmış gidiyorlardı..Yolun tamamına yakını iri taşlı yollarla bezeli idi.Demekki Rize yaylalarına otomobille gidilmeyecekti..
Sisler arasından ihtiyar bir amcam çıktı el etti. Durdurdu bizi. Şemsiyeli bekliyordu öylecene.Elinde bir karalahana torbası..şıpır şıpır su damlıyordu."Elevitte kürdoglunun kahvesinden Fikrete verin" dedi..Bu kadar.tekrar kayboldu..
Zorlu bir yolculuktan sonra Elevite vardık..Tabela bizi şaşırttı..
Yolun solunda "Yok Yok bakkaliyesi" önünde Ziya amca bizi karşıladı.Çok misafirperverdi.Hemen birşeyler ikram etmek için ugraşıyor.Amcanın emanetini verdik.Doktor kalbi için zararlı diye birsürü şeyi yasaklamış.Hanım da saglıkçı olunca başladılar muhabbete."onu yeme bunu yeme..nasıl yaşayacagız..ben muhlamasız duramam " deyip isyan ediyordu.
Çay ikram etti.."Şansınız yok oglum bugün..sis indi..Hiçbirşey göremezsiniz.
Hele buradan sonra gitmek istediginiz yerlere sizi bu durumda göndermem" dedi...Ziya amcanın karısı Nuran abla habire çaylarımızı tazeleyip duruyor.
Hanımla bakıştık..Bu defa büyük sözünü tutayım dedim..
..Ziya amcaya buradan sonra Aydere gitmek istedigimizi söyledim.Nuran ablanın orada kardeşinin marketi varmış "Marangida " selam söyledi..
O kadar şartlanmıştım ki..elevit,palovit,Amlakit yaylalarına gitmeye..Hevesimiz kursagımızda kaldı..Şansa bak yahu..İlk firemizi burada verdim böylece.
..
gün gün yazıyorum..Fotograf çok..yazacak çok olunca böyle oldu..
DSC_3540.JPG
(239.79 KB , 900x693 - Gösterim: 0 kez.)
DSC_3541.JPG
(209.49 KB , 900x552 - Gösterim: 0 kez.)
DSC_3543.JPG
(246.54 KB , 900x639 - Gösterim: 0 kez.)
DSC_3549.JPG
(222.24 KB , 900x613 - Gösterim: 0 kez.)
DSC_3552.JPG
(330.68 KB , 880x691 - Gösterim: 2 kez.
Döndük..dogru Ayder yaylasına...Girişte gişeden para aldılar..Halbuki biz buraya geldik diye bize vermeleri lazım degil mi..
Dogru Nuran ablamızın selamını iletmek için "Marangida".vardık önce..Biz isim zannediyorduk..Meger büyük market miş.Maran Gıda imiş.. Çay ikramı burada da boldu.
Köşede büyük sırt çantası ile sessizce oturan bir turist dikkatimi çekti.Tanıştık.Adı Shaun.Yeni Zellandalı.Mühendismiş Baküde çalışyor buraya tatille gelmiş.Trakingci imiş.Minübüsle Kavrona çıkacakmış.Arkadaşı bekliyormuş.Elimdeki Nikon makinanın aynısı onda da vardı.Seyahatten,Nikondan,Yeni Zelandadan,Yüzüklerin efendisinden konuştuk.Eskiden 18 yıl önce Türkiyede çalışmış biraz. Bana tavsiyede bulundu." Biraz önce arkadaşımla konuştum.Kavronda sis yogunmuş.çıksanız bile birşey görememe durumunuz var.Ama öbür tarafa geçerseniz yukarda sis olmayabilir " dedi....Cık cık cık....bugün şansız günümüzdeyiz.Veda edip ayrıldık.Yukardan inen Kavron minübüs şoförünü görüp durdurdum onada sordum.
Aynısını oda söyledi.Üstelik taksi ile gitmemin çook zor olacagını söyledi.. Karadenizde kim varsa " bu araçla çıkamazsın" diyordu.Vardı bir bildikleri..Ama ben çıkıyordumm..
Ayder bozulmuş..Yapılaşma had safada..Nerede 3-4 yıl önce gördügüm Ayder.....üzülüyor insan böyle güzelliklerin kaybolmasına.Başka ülkelerde çivi bile çaktırmazlar..
Fotograf çekip dönüyoruzz..
..
Geçerken akşam kaldıgımız Yaşar beylere veda edip ayrıldık Fırtına vadisinden.Restoranın hemen yanında rafting milli takımımız kamp yapıyormuş.
3 ekip çıkış yapıyrlardı.Onları izledik..Sonra Rizeye gitmek için yola koyulduk..
Rizeye saat 14.45 gibi vardık..Rizenin rakımı 10 metre.Karadenizde en düşük rakım olmalı.Girişinde ve çıkışında tünel var.
Planımızda iBotanik bahçesini gezmek ve şehirde turlamak var.
.. DSC_3540.JPG
(239.79 KB , 900x693 - Gösterim: 0 kez.) DSC_3541.JPG
(209.49 KB , 900x552 - Gösterim: 0 kez.) DSC_3543.JPG
(246.54 KB , 900x639 - Gösterim: 0 kez.) DSC_3549.JPG
(222.24 KB , 900x613 - Gösterim: 0 kez.) DSC_3552.JPG
(330.68 KB , 880x691 - Gösterim: 2 kez. Dogru Nuran ablamızın selamını iletmek için "Marangida".vardık önce..Biz isim zannediyorduk..Meger büyük market miş.Maran Gıda imiş..
Çay ikramı burada da boldu.Köşede büyük sırt çantası ile sessizce oturan bir turist dikkatimi çekti.Tanıştık.Adı Shaun.Yeni Zellandalı.Mühendismiş Baküde çalışyor buraya tatille gelmiş.Trakingci imiş.Minübüsle Kavrona çıkacakmış.Arkadaşı bekliyormuş.Elimdeki Nikon makinanın aynısı onda da vardı.Seyahatten,Nikondan,Yeni Zelandadan,Yüzüklerin efendisinden konuştuk.Eskiden 18 yıl önce Türkiyede çalışmış biraz. Bana tavsiyede bulundu." Biraz önce arkadaşımla konuştum.Kavronda sis yogunmuş.çıksanız bile birşey görememe durumunuz var.Ama öbür tarafa geçerseniz yukarda sis olmayabilir " dedi....Cık cık cık....bugün şansız günümüzdeyiz.Veda edip ayrıldık.Yukardan inen Kavron minübüs şoförünü görüp durdurdum onada sordum.
Aynısını oda söyledi.Üstelik taksi ile gitmemin çook zor olacagını söyledi..
Karadenizde kim varsa " bu araçla çıkamazsın" diyordu.Vardı bir bildikleri..Ama ben çıkıyordumm.. Ayder bozulmuş..Yapılaşma had safada..Nerede 3-4 yıl önce gördügüm Ayder.....üzülüyor insan böyle güzelliklerin kaybolmasına.Başka ülkelerde çivi bile çaktırmazlar..
Fotograf çekip dönüyoruzz..
..
Geçerken akşam kaldıgımız Yaşar beylere veda edip ayrıldık Fırtına vadisinden.Restoranın hemen yanında rafting milli takımımız kamp yapıyormuş.
3 ekip çıkış yapıyrlardı.Onları izledik..Sonra Rizeye gitmek için yola koyulduk..
Rizeye saat 14.45 gibi vardık..Rizenin rakımı 10 metre.Karadenizde en düşük rakım olmalı.Girişinde ve çıkışında tünel var.
Planımızda iBotanik bahçesini gezmek ve şehirde turlamak var.
..
..
..
Rota Uzungöl...
mesafe 40 km...sabahtan beri hiç güneş açmadı..ince ince yagmur yagdı...sis devam ediyor...
uzungöle varıyoruz...Arap Turistlerin yogunlugu dikkat çekiyor...Caminin yanından saga yukarılara çıkıp daha iyi foto almak için çabalıyorum..sis net foto çekmeye engel ama..Sabit f/2.8 lensler keskindir deneyecegim bakalım..Yerel halktan fotograf çekmek için ricada bulunuyorum."Günah" diye çektirmiyorlar.
Ayder yaylası gibi Uzungölde göl olmaktan çıkıp beton havuza dönüşmüş.....
.
..
Saat 17.45 de Sürmeneye geldik.Bütün deniz kenarındaki oturma banlarını biri bordo digeri mavi renkt..Çok hoştu..
Trabzona 40 km var.Burada bazı 112 ambulansları arazi araçlarındandı..(mıtsubishi yüksek tavan pajero)
Akşam üzeri 19.00 trabzona geldik.Trabzon olimpiyatlara hazırlanıyordu.
Köftesi ile ünlü Akçabata devam edip Nihat ustanın yerine geçtik.Yine çok kalabalıktı..Güzelce karnımızı doyurduk..
Deniz kenarında hoş masalardan birine oturup bu sıcak günde hafifde olsa serinledik.
..
Akşam Akçaabatta kaldık..Trabzondaki olimpiyat gençlik oyunlarından dolayı otellerde neredeyse yer yoktu..
Sabah 07.15 de kalkıp kahvaltı sonrası Akçaabat Yıldızlıdaki "SERA GÖLÜ" nü gezdik.Sonra Trabzona geçtik.
2Yıl önceki Turla Karadeniz gezimizde görülmesi gereken yerlerin çogununu (Artvin-Rize-Trabzon-Samsun-Ordu-Sinop-Kastamonu v.s) gezdigimiz için bazılarını es geçiyoruz.Mesela Trabzondaki Ayasofya .Atatürk Köşkü gibi...oraları gezmedik.Gezmedigimiz yerlere agırlık verdik.
Boztepeye çıkıp Trabzonu panaromik seyredip doogru Sümela yoluna vurduk kendimizi.Girişte 10 tl aldılar.Ayrıca manastıra giriştede kişi başı 8 tl aldılar.Ücret yüksek..soygun bu ya..
..
..
mesafe 40 km...sabahtan beri hiç güneş açmadı..ince ince yagmur yagdı...sis devam ediyor...
uzungöle varıyoruz...Arap Turistlerin yogunlugu dikkat çekiyor...Caminin yanından saga yukarılara çıkıp daha iyi foto almak için çabalıyorum..sis net foto çekmeye engel ama..Sabit f/2.8 lensler keskindir deneyecegim bakalım..Yerel halktan fotograf çekmek için ricada bulunuyorum."Günah" diye çektirmiyorlar.
Ayder yaylası gibi Uzungölde göl olmaktan çıkıp beton havuza dönüşmüş.....
..
..
Saat 17.45 de Sürmeneye geldik.Bütün deniz kenarındaki oturma banlarını biri bordo digeri mavi renkt..Çok hoştu..
Trabzona 40 km var.Burada bazı 112 ambulansları arazi araçlarındandı..(mıtsubishi yüksek tavan pajero)
Akşam üzeri 19.00 trabzona geldik.Trabzon olimpiyatlara hazırlanıyordu.
Köftesi ile ünlü Akçabata devam edip Nihat ustanın yerine geçtik.Yine çok kalabalıktı..Güzelce karnımızı doyurduk..
Deniz kenarında hoş masalardan birine oturup bu sıcak günde hafifde olsa serinledik.
..
Akşam Akçaabatta kaldık..Trabzondaki olimpiyat gençlik oyunlarından dolayı otellerde neredeyse yer yoktu..
Sabah 07.15 de kalkıp kahvaltı sonrası Akçaabat Yıldızlıdaki "SERA GÖLÜ" nü gezdik.Sonra Trabzona geçtik.
2Yıl önceki Turla Karadeniz gezimizde görülmesi gereken yerlerin çogununu (Artvin-Rize-Trabzon-Samsun-Ordu-Sinop-Kastamonu v.s) gezdigimiz için bazılarını es geçiyoruz.Mesela Trabzondaki Ayasofya .Atatürk Köşkü gibi...oraları gezmedik.Gezmedigimiz yerlere agırlık verdik.
Boztepeye çıkıp Trabzonu panaromik seyredip doogru Sümela yoluna vurduk kendimizi.Girişte 10 tl aldılar.Ayrıca manastıra giriştede kişi başı 8 tl aldılar.Ücret yüksek..soygun bu ya..
..
..
Sümela,
Ayder-Uzungöl gibi birçok yerin yanında yapısı bozulmayan degerlerimizden biri..Keşke o kabartmaların,fresklerin üzerlerini çizip tahrip etmeselerdi..
Aynı anda sümelayı gezen Tiyatro sanatçısı ıTarık Ünlüoglu ile tanışıyoruz..
..
Sümelan sonra hiç görmedigimiz Zigana geçidi için Gümüşhane tarafına yol alıyoruz..Hoş ve yokuş bir yol var..
Trafik de bayagı kalabalık.İlk önce Zitaş Zigana tatil köyüne ugruyoruz.Bungalov tipi evler kafa dinlemek isteyenler için birebir.Restoranın içi çok otantik döşenmişti.
Meşhur sütlacından yiyoruz.Güzel..Sanırım bunun güzel olması sütünden..Ama 2 adetine 10 tl alıyorlar.
Zigama Karadeniz-Gümüşhane baglantısını saglayan lojistik bakımdan önemli bir tünel.Girişte sırtta Zigana dagı çıg şehitleri anıtı var.1702 metre uzunlugunda bir tünel..Hava bayagı serin burada.17 derece.Üşüdük..
..
Trabzona tekrar geri gelip yakıt için 1 saate yakın BP aradım..
Trabzonda dikkatimizi çeken birşeyde bütün üstgeçitlerde Tarbzondan şehit olan askerlerimizin ismi verilmişti.
Giresuna dogru yola çıktık..Hava çok sıcaktı..Giresuna saat 16.00 gibi geldik.Doogru müzeyi gezdik sonra kaleye çıktık.Giresun bunca yıldır hep içinden geçip gittigim bir ilimizdi..Kaleden güzel panorama verdi..Kazancılar çarşısını gezip alışveriş yaptık.
..
..
İstikametimizi Orduya çevirdik..Saat 18.00 gibi orduya geldik..
Ordu boztepeye daha önce çıktıgımız için ..şimdi teleferik yapılmış şehir içerisinden çıkılıyor artık.Şehir turu yapıp otoyol yerine normal yoldan yani perşembe yolunu kullanıyoruz..Perşembe sahilinde o kadar çok balık çiftlikleri var ki..karadeniz balıkları bitti bu bolluk içinde çiftliklerdeki yenecek..Perşembe -Fatsa arası 26 km..virajlı yol.Bunların bir adı da Bolaman virajları diye geçiyor..
Nefiss manzaralar ve koylar var..Uzun saçlı (Nusret Dogan) yerinde çay molası veriyor.Kendisinin de yaşadıgı yer çok güzel bir denia manzarasına hakim..bakımlı ve özgür yaşayan biri.
Çok güzelll 3 bardak çay içtim..sohbet ettik..
..
..
Akşam Ünyede kalmayı düşünüyoruz..
sabah ünye evlerini gezeriz..Hemde Ünyenin Çakırtepesine çıkıp güzel bir yemek yeriz..
Ünyeyi tepeden gören harika bir yer..Ünye pidesi için abartısız 45 dk bekledik.Hiç sinirlenmem ama buna sinirlendim..Güzeldi ama..bekledigim kadar da güzel çıkmadı. her çeşidinden de potbori yapıp yedim...Akşam kalmak için otel aradık.Yaz dönemi oldugu için yer yoktu.Fiyatlar da suni uçmuş..Neredeyse en pahalı burada kaldık..Gece sıcalktan uyuyamadım...
..
Sabah erken kalktık.Yolumuz uzun gezecek yerlerimiz bugün yogundu....
Yalı mahallesinde eski rum ve ermeni evleri var..Çok güzel..Bol fotograf çekiyorum..
Buradan çarşambaya gidiyoruz.Sabah kahvaltısını çarşambada yaptık.Üniversitearkadaşım çarşambalı ama..İzini kaybettigim için bulamıyorum..Çarşambada adapark var.Yeşilırmak kenarında.Güzel de bir köprü var.Ali Fuat başgil köprüsü.
..
..
Samsuna dogru yoldayız..Saat 09.00 gibi Samsundayız..Büyük il.565.000 nufüsü var..Sülün yetiştirme çiftlikleri var ki samsunun simge olarak..sülün heykeli var.
Girişte Atatürkün selanikte dogdugu evin benzeri yapılı..Toptepeye dogru çıkıyoruz....Panaromik olarak seyrediyoruz..foto çekiyorum..Samsunu daha evvel geldigimde Atatürk anıtını, gazi müzesini,ilk adım anıtını,Bandırma vapuru,Etnografya müzesini çarşısını ve etli pidesini yemiştik.Onun için Sinopa dogru geçiyoruz...Samsun modern bir şehir...
Bafraya 45 km var.Samsunun çıkışına dogru Atakum semti var.Şık bir semt.
..19 Mayıs ilçesinden çıkınca..çok güzel bir çam ormanı var..
Bafrayı geçiyoruz.saat 09.50 gibi.Nüfusu 62.000..Kızılırmak üzerinden geçiyoruz..Eski tarihi bir köprü var.Trafik polisi çevirmesi var.Sabah sabah bu nereden çıktı.
Ben polisle konuşurken eşim "İsmail bordo renkli..sepetli yüksek bir Toyota geçti..bizim araba modelinden" dedi..İçimden Antalyalı Ahmet bey olması lazım..Çünki onlar bize göre ters taraftan geliyorlardı.Şansa bak....polis hala bırakmadı..Neyse...Bafra çıkışında yol çalışması var.Tahmini 10-15 km var....Yol çok kötü..Tabii taksilere göre.
Bugünlük de bu kadar..devamı yarın..
Gerzeye dogru gidiyoruz.Hacıselli bölgesinde Kaymakam kayası denilen yerde dag başında bir virajda karı koca (Orhan Daglı )evlerinin üstünde güzel bir teras yaratıp gelip geçene çay-tost gözleme v.s için yer açmışlar..Bir soluklanıp çay içtik..
Gerzedeyiz.Küçük şirin bir kasaba.Çocuklugumdan bilirim dövüşçü horozlara "gerze horozu" denilirdi.Ayın ortasına geldigimiz için yapmamız gereken sabit ödemeleri postanesinden yaptık.Burada da güzel tarihi evler var...Uzunca temiz bir sahili ve denize girenler bu sıcakta güneşleniyorlardı..Buradan Erfelek şelalesine yöneliyoruz.35-40 km ..yer yer stabilize yol.Yol çalışması var.Ama berbat degil yol.
Erfelek şelaleleri yaklaşık 28 şelaleden oluşmuş inanılmaz güzel şelaleler.Patika bir yolda gittikçe yükselen bir yoldan 1 saat gibi yürünerek çıkılıyor.Bol serinleyip..fotograf çekiyoruz.Dönüşe geçiyor...sinopa yol alıyoruz.
Sinopa varıyoruz..Unutulmuş..köşede bucakta kalmış benim begendigim bir ilimiz Sinop.Hamsilos koyu,eski meşhur hapishanesi,erfelek şelalesi ..diyojeni ile ve kimsenin fazla bilmedigi uçsuz bucaksız..bembeyaz kumları çok yeri aratmayacak kadar temiz denizi ile yeterli ilgiyi görmeyen ilimiz Sinop..Ben her sinopa gelişimde kendimi rahat evimde gibi hissederim nedense..Memleketim Mersinin bundan 30-35 yıl önceki haline benzetirim..
..
Sinopa gelinir de o güzelim cevizili mantısı yenilmez mi..(Örnek mantıcı ) kim demiş kayserinin mantısı meşhur diye
gelip tadına baksınlar bakalım....
Sakin Sinopu..sakin sakin geziyoruz.
Sinop ülkemizin en kuzey uç noktası...Bir dil şeklinde baglantı ile baglı.Karakum ,sarıkum her iki tarafı.Akliman ve Hamsilos koyu görülmeden gidilmemesi gereken yerleri..
Ceviz kabugundan yapılmış sandalları,yelken maketlerinden alıyoruz..yöresel el sanatları bakımından da çok zengin..
..
Bu güzel ilimizden Sinoptan görüntülerle sizi başbaşa bırakıyorum..begenecek misiniz...
..
[ Specified attachment is not available ]
[ Specified attachment is not available ]
..
Bu arada Sinopta saat 16.00 gibi ;
arazi aracı olarak Mitsubishi pajero siyah renk ve sarı defender pikap ileresmi plakalı koyu gri ambulans kapı vx80 ya rastgeldik..Kale kalıntıları yanında ise 06 plakalı defender vardı.
Saat 17.30 gibi Kastamonuya gitmek için yola çıktık.
Ayancık yolunun her iki tafaı da meşe ormanları dolu.Mandalar bizi asfaltın ortasında haşin haşin bögürerek karşılıyorlar.Cangal geçidini geçiyoruz rakım 1859.Buradan aşagıya 4 km sapıp mutlaka görülmesi gereken Akgöl e ugruyoruz.Saat akşam vakti olmasına ragmen çok güzel bir göl sakin sakin son ziyaretcilerini buyur etti.Kamp yapılıp dinlenilecek neffis bir yer.Girişte orman idaresinin kocaman bir misafirhanesinden başka bir yapı yok.Soguk suyundan damacanamızı doldurup kartal,şahinlerin ötüşü arasında tekrar yukarı tırmandık...
Ayancıktan sonra sürekli yol çalışması var.Helede yokuş aşagı yerlerde mıcır o kadar yogun dagıtılıp yola serilmiş ki...virajda kayıp yoldan çıkmamak için azami gayret gösteriyoruz..Saat 20.30 da Taşköprüye geliyoruz.Türkiyenin sarmısak ambarı sokakları ,yolları sarmısak kokuyor Babam rahmetli "köpek gibi hassas burnun var senin" derdi.Eşim kokuyu alamıyor tam ama ..benden kaçar mı.
Saat 21.00 gibi Kastamonudayız.Güzel bir otele kapagı atıyoruz.Ünyedeki otelden sonra burası kral dairesi gibi geldi.
Bu arada not olarak ; Eger yıldız peşinde degilseniz Anadoluda genelde 3 yıldız degerinde otellerin 2 kişi için sabah kahvaltısı dahil ücreti. 70 tl ile 150 tl arası oluyor..r.Aynı kalitede otelleri baz alırsak en ucuz Sivas ve Kastamonuda idi.En pahalısı ise Ünyede idi.
Bu arada Sinopta saat 16.00 gibi ;
arazi aracı olarak Mitsubishi pajero siyah renk ve sarı defender pikap ileresmi plakalı koyu gri ambulans kapı vx80 ya rastgeldik..Kale kalıntıları yanında ise 06 plakalı defender vardı.
Saat 17.30 gibi Kastamonuya gitmek için yola çıktık.
Ayancık yolunun her iki tafaı da meşe ormanları dolu.Mandalar bizi asfaltın ortasında haşin haşin bögürerek karşılıyorlar.Cangal geçidini geçiyoruz rakım 1859.Buradan aşagıya 4 km sapıp mutlaka görülmesi gereken Akgöl e ugruyoruz.Saat akşam vakti olmasına ragmen çok güzel bir göl sakin sakin son ziyaretcilerini buyur etti.Kamp yapılıp dinlenilecek neffis bir yer.Girişte orman idaresinin kocaman bir misafirhanesinden başka bir yapı yok.Soguk suyundan damacanamızı doldurup kartal,şahinlerin ötüşü arasında tekrar yukarı tırmandık...
Ayancıktan sonra sürekli yol çalışması var.Helede yokuş aşagı yerlerde mıcır o kadar yogun dagıtılıp yola serilmiş ki...virajda kayıp yoldan çıkmamak için azami gayret gösteriyoruz..Saat 20.30 da Taşköprüye geliyoruz.Türkiyenin sarmısak ambarı sokakları ,yolları sarmısak kokuyor
Babam rahmetli "köpek gibi hassas burnun var senin" derdi.Eşim kokuyu alamıyor tam ama ..benden kaçar mı. Saat 21.00 gibi Kastamonudayız.Güzel bir otele kapagı atıyoruz.Ünyedeki otelden sonra burası kral dairesi gibi geldi.
Bu arada not olarak ; Eger yıldız peşinde degilseniz Anadoluda genelde 3 yıldız degerinde otellerin 2 kişi için sabah kahvaltısı dahil ücreti. 70 tl ile 150 tl arası oluyor..r.Aynı kalitede otelleri baz alırsak en ucuz Sivas ve Kastamonuda idi.En pahalısı ise Ünyede idi.
..
13 Temmuz çarşamba.
sabah 07.15 de kalkıp kahvaltıya geçtik.Şehrin içerisinde tur atıp eski evleri fotograflayıp Kastamonu kalesine çıktık.
BU ŞEHİR BANA TARİH KOKUYOR GİBİ GELİYOR.Şehrin her tarafında camii.külliye,Türbe,hamam,eski konak dolu.Konakların büyük çogunlugu iyi restore edilmiş.Kent meydanındaki vilayet karşısındaki anıtı, (kurtuluş savaşı sırasında işgal görmemesine ragmen en çok şehit veren 3.vilayet olması ayrı bir özelligidir ) ,ayagı yanık türbesi,el sanatları çarşısı ve köylü pazarını dolaştık.Şehrin ortasından kanal akıyor.Her ilde,kasabada bu tür kanalların içi,etrafı pislik dolu olur.Nedense bu 3.gelişimiz Kastamonuya tertemizdi kanal ve çevresi..Demekki istenirse oluyor.. Esnafı çok cana yakın...
,,
..
Bu senin için Deniz
..
..
..
..
Azdavay da bugün "pazarı" idi.yöresel giysili köylü kadınlar çok renkli giysileri ile müthiş dikkat çekiyordu.
..
13 Temmuz çarşamba.
sabah 07.15 de kalkıp kahvaltıya geçtik.Şehrin içerisinde tur atıp eski evleri fotograflayıp Kastamonu kalesine çıktık.
BU ŞEHİR BANA TARİH KOKUYOR GİBİ GELİYOR.Şehrin her tarafında camii.külliye,Türbe,hamam,eski konak dolu.Konakların büyük çogunlugu iyi restore edilmiş.Kent meydanındaki vilayet karşısındaki anıtı, (kurtuluş savaşı sırasında işgal görmemesine ragmen en çok şehit veren 3.vilayet olması ayrı bir özelligidir ) ,ayagı yanık türbesi,el sanatları çarşısı ve köylü pazarını dolaştık.Şehrin ortasından kanal akıyor.Her ilde,kasabada bu tür kanalların içi,etrafı pislik dolu olur.Nedense bu 3.gelişimiz Kastamonuya tertemizdi kanal ve çevresi..Demekki istenirse oluyor..
Esnafı çok cana yakın...,,
..
Bu senin için Deniz
..
..
..
..
Azdavay da bugün "pazarı" idi.yöresel giysili köylü kadınlar çok renkli giysileri ile müthiş dikkat çekiyordu.
..
Dadayı geçince ormanlar içerisinde muhteşem bir bina
gözüküyor.Ballıdag gögüs hastalıkları hastanesi imiş.Çam agaçları
kenarı,yol kenarları yaban gülleri ile bezeli idi..
Kastamanu Küre Dagları Milli parkı" ıa geldik.Valla kanyonuna gidiyoruz.Ormanların arasında tek tük evler var.Evlerde sanki hiçkimse yok.Kimse gözükmüyor.Arabayla valla kanyonunun
bulundugu Muratbaşı köyün vardık.Konuştugumuz köylüler çay kahve ikramı için çagırdılar.Valla kanyonunun aşagısına inmenin tehlikeli oldugunu hele rehbersiz gidilmemesi gerektigini seyir terasından seyretmeyi önerdiler.
Aracımızla inebildigimiz yere kadar indik.Sonrası zaten yarım saatlik yaya yürüyü ile gidilebiliyor.Seyir tepesine çıktık.Muhteşem bir kanyon.Rüzgar öyle kuvvetli ki..Neredeyse insanı uçuracak.VALLA KANYONU Devrekani Çayı ile Kanlıçay'ın birleştiği bölgeden başlamakta olup, Cide ilçesi istikametinde 12 km uzunluğunda, yan duvar kayaların yüksekliği yer yer 800-1200 metreye ulaşan, girişi son derece zor olan ve Muratbaşıköyü Valla mahallesinin altından orman içi 1.5 km'lik yolculuktan sonra bu iki çayın birleştiğ yerden seyredilebilmektedir. Bu Kanyonda bulunan sarp kayalıklar kartal, akbaba, atmaca, doğan ve diğer tüm yabani av hayvanlarını bünyesinde barındırmaktadır. Bu sıcak havada esen güzel rüzgar çölde vaha bulmak gibi geldi bize..
Kanyondan çıktıktan sonra Yine pınarbaşı ilçesi sınırları içindeki Ilıca şelalesi gittik.
Şelale bayagı debisi yüksek 15 metre yüksekten dökülen güzel bir şelale idi.Hele de suyun döküldügü yerdeki rengi inanılmazdı..Erfelekten sonra bu şelalede büyüledi.
Dayanamayıp bu güzel şelalede suya giriyorum..bbrrrr buz gibi...Ama neffiss..
Dönüşteyiz yine..
yollar yollar...Anadolumun yolları..Bitmek bilmiyor..Tek şoför olunca (Co pilot da ehliyetli ama...bu tür yollarda güvenemiyor ki kendisine ..beni dinlendirsin )
Safranboluya dogru gidiyoruz...Safranbolu ..sık sık gittigimiz herkesin görmek istedigi..bir yerdir.Binlerce kişi en kolay ulaşım burasıdır diye her türlü araçla buraya gelir.
Tarihle içiçe güzel bir yerdir.
Şehir eski çağlarda Homeros'un İlyada destanında geçen Paflagonya bölgesinde yer almaktadır ve bilinen tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar gider. M.Ö. 3000 ve 4000 tarihli tümülüsler, Safranbolu'nun insan yerleşimi açısından uzun bir tarihî olduğunu göstermektedir. Şehir Flaviopolis, Theodoropolis, Hadrianopolis, Germia ve Dadibra (Dadybra) gibi antik kasabalarla yorumlanmıştır. Bölgedeki bilinen ilk medeniyetler Hititlerin komşuları olan Gaspalar ve Zalpalardır.[4] Bölgede sırası ile Hititler, Frigler, dolaylı yoldan Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar (Pondlar), Romalılar (Bizans), Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlılar egemenlik kurmuşlardır.
Şehir Selçuklular tarafından fethedildiğinde adı Dadibra idi. Safranbolu, Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan'ın oğlu Muhiddin Mesut Şah tarafından 1196 tarihinde Türklerin eline geçmiştir. Muhiddin Mesut Şah, Yunan-Bizanslı nüfusa savaşmadan teslim olmaları durumunda hayatlarını koruyacağına söz vermiş fakat kayıtlara göre şehir savaşla ele geçirilmiştir. Hristiyanlara ne olduğu hakkında bir bilgi yoktur. 1213-1280 tarihleri arasında Çobanoğulları, 1326-1354 tarihleri arasında Candaroğulları ve 1423 yılından sonra da Osmanlı Devleti'nin elinde bulunmuştur. Şu anki Kıranköy bölgesinde, Yunan topluluk bulunmaktaydı. Burası daha sonra merkez Yunan mahallesi olmuş ve 1923'teki nüfus değişimi bu bölgede gerçekleşmiştir.[4]
Selçukluların idaresinde şehrin adı Zalifre olmuştur ve Sinop - Kastamonu - Safranbolu - Gerede - Söğüt uç bölgesi durumuna gelmiştir. Sonraki yıllarda şehir Türkmenler ve Bizanslılar arasında birkaç defa el değiştirmiştir. 1213 ile 1280 yılları arasında kasabayı, Anadolu Selçuklu Devleti'nin uç beyliği durumundaki Kastamonu ve Sinop bölgesine yerleşmiş olan Çobanoğulları Beyliği yönetmiştir. Daha sonra Çobanoğuları Moğol İlhanlılar'a vergi vermeye başlamıştır.[5]
1326'da Candaroğulu Süleyman Paşa şehri ele geçirmiştir. 1332'de Kastamonu'ya gitmekte olan İbn Battuta ve Kastamonu paşasının oğlu vali Ali Bey ile görüşmüştür. İbn Battuta'ya göre geldiğinde, Hanefi ögretisini öğretmekte olan bir medrese bulunmaktaydı. Candaroğulları dönemiyle bölgede İslami mimari hareketlenmiştir, bu dönemde Gazi Süleyman Paşa Camii kullanılmaktaydı. Ayrıca eski bir Bizans kilisesi, iki hamam ve çeşitli çeşmeler bulunmaktaydı. Diğer benzer bir İslami yapılanma ancak 17. yüzyılda olacaktır.[5]
Geleneksel Safranbolu evi.
Safranbolu 14. yüzyılın ortalarında ilk defa Osmanlı kontrolüne geçmiştir ve bu tarihten 1416'da tamamen fethedilene kadar Osmanlı Devleti ile Candaroğulları arasında bir sınır bölgesi olmuştur. Bölgeye Osmanlılar Yörükan-i Taraklı olarak bilinen çok sayıda Türkmen göçebeyi yerleştirmeye çalışmıştır ve şehrin ismi bu dönemden sonra Taraklı Borglu veya kısaca Borglu ve Borlu olarak adlandırılmıştır. 18. yüzyılın ortalarında ZağfiranPolis kullanılmaya başlanmıştır ve daha sonra 19. yüzyılın ortasında kısa bir süre için Zağfiran Benderli kullanılmıştır fakat 19. yüzyılın son çeyreğinde Zağfiran Bolu olarak değişmiştir.[5] En son olarak ise Zafranbolu ve daha sonra Safranbolu şekline dönüşmüştür.[6]
Osmanlı Devleti zamanında özellikle 17. yüzyılda İstanbul-Sinop kervan yolu üzerinde konaklama merkezi olmasıyla kültürel ve ekonomik olarak en yüksek düzeyine ulaşmıştır. Aynı devirde Osmanlı sarayı ve devlet adamları şehre önemli eserler katmıştır.
18. yüzyıldan başlayarak, III. Selim ve II. Mahmud dönemlerinde de devam eden ve 1850'den sonra artan İstanbul'a olan belgelenmiş göç ile Safranbolulular sarayda etkili olmaya başlamışlardır. Göçmenlerin çoğunluğu fırıncılık veya denizcilik yapmaktaydılar. Xavier de Planhol'a göre 1860'dan başlayarak Safranbolulular İstanbul'da fırıncılık konusunda tekel kurmuşlardı ve fırınlarda çalışan yaklaşık her beş kişiden üçü Safranbolu bölgesinden gelmekteydi. Büyük ihtimalle mevki sahibi ve tanınmış kişiler Safranbolu'dan akrabalarını, arkadaşlarını veya müşterilerini İstanbul'a getirmekteydiler. Planhol'a göre Safranbolu'dan İstanbul'a gelen Yunanların büyük çoğunluğu denizcilik yapmaktaydılar.[7]
1939'da işletmeye alınan Karabük Demir Çelik Fabrikası ile Karabük ilgi merkezi durumuna gelmiştir ve Safranbolu 1950'lerde Anadolu'da gerçekleşen modern şehirleşmeden fazla etkilenmemiştir. Bu nedenle mimari gelenekleri, özellikle yarı ahşap, üç odalı Pontian Yunan stilinde depreme dayanıklı evleri korunmuştur.[4] UNESCO tarafından 17 Aralık 1994 tarihinde Dünya Miras Listesi'ne alınarak "Dünya Kenti" unvanını almıştır. Dünya Miras Şehirleri Organizasyonu'nun (OWHC) aktif üyesi olan Safranbolu'da 2000 yılında OWHC yönetim kurulu toplantısı düzenlenmiştir.(kaynak vikipedi..
Kastamanu Küre Dagları Milli parkı" ıa geldik.Valla kanyonuna gidiyoruz.Ormanların arasında tek tük evler var.Evlerde sanki hiçkimse yok.Kimse gözükmüyor.Arabayla valla kanyonunun
bulundugu Muratbaşı köyün vardık.Konuştugumuz köylüler çay kahve ikramı için çagırdılar.Valla kanyonunun aşagısına inmenin tehlikeli oldugunu hele rehbersiz gidilmemesi gerektigini seyir terasından seyretmeyi önerdiler.
Aracımızla inebildigimiz yere kadar indik.Sonrası zaten yarım saatlik yaya yürüyü ile gidilebiliyor.Seyir tepesine çıktık.Muhteşem bir kanyon.Rüzgar öyle kuvvetli ki..Neredeyse insanı uçuracak.VALLA KANYONU Devrekani Çayı ile Kanlıçay'ın birleştiği bölgeden başlamakta olup, Cide ilçesi istikametinde 12 km uzunluğunda, yan duvar kayaların yüksekliği yer yer 800-1200 metreye ulaşan, girişi son derece zor olan ve Muratbaşıköyü Valla mahallesinin altından orman içi 1.5 km'lik yolculuktan sonra bu iki çayın birleştiğ yerden seyredilebilmektedir. Bu Kanyonda bulunan sarp kayalıklar kartal, akbaba, atmaca, doğan ve diğer tüm yabani av hayvanlarını bünyesinde barındırmaktadır. Bu sıcak havada esen güzel rüzgar çölde vaha bulmak gibi geldi bize..
..
[ Specified attachment is not available ]
[ Specified attachment is not available ]
Kanyondan çıktıktan sonra Yine pınarbaşı ilçesi sınırları içindeki Ilıca şelalesi gittik.
Şelale bayagı debisi yüksek 15 metre yüksekten dökülen güzel bir şelale idi.Hele de suyun döküldügü yerdeki rengi inanılmazdı..Erfelekten sonra bu şelalede büyüledi.
Dayanamayıp bu güzel şelalede suya giriyorum..bbrrrr buz gibi...Ama neffiss..
Dönüşteyiz yine..
yollar yollar...Anadolumun yolları..Bitmek bilmiyor..Tek şoför olunca (Co pilot da ehliyetli ama...bu tür yollarda güvenemiyor ki kendisine ..beni dinlendirsin
)Safranboluya dogru gidiyoruz...Safranbolu ..sık sık gittigimiz herkesin görmek istedigi..bir yerdir.Binlerce kişi en kolay ulaşım burasıdır diye her türlü araçla buraya gelir.
Tarihle içiçe güzel bir yerdir.
Şehir eski çağlarda Homeros'un İlyada destanında geçen Paflagonya bölgesinde yer almaktadır ve bilinen tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar gider. M.Ö. 3000 ve 4000 tarihli tümülüsler, Safranbolu'nun insan yerleşimi açısından uzun bir tarihî olduğunu göstermektedir. Şehir Flaviopolis, Theodoropolis, Hadrianopolis, Germia ve Dadibra (Dadybra) gibi antik kasabalarla yorumlanmıştır. Bölgedeki bilinen ilk medeniyetler Hititlerin komşuları olan Gaspalar ve Zalpalardır.[4] Bölgede sırası ile Hititler, Frigler, dolaylı yoldan Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar (Pondlar), Romalılar (Bizans), Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlılar egemenlik kurmuşlardır.
Şehir Selçuklular tarafından fethedildiğinde adı Dadibra idi. Safranbolu, Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan'ın oğlu Muhiddin Mesut Şah tarafından 1196 tarihinde Türklerin eline geçmiştir. Muhiddin Mesut Şah, Yunan-Bizanslı nüfusa savaşmadan teslim olmaları durumunda hayatlarını koruyacağına söz vermiş fakat kayıtlara göre şehir savaşla ele geçirilmiştir. Hristiyanlara ne olduğu hakkında bir bilgi yoktur. 1213-1280 tarihleri arasında Çobanoğulları, 1326-1354 tarihleri arasında Candaroğulları ve 1423 yılından sonra da Osmanlı Devleti'nin elinde bulunmuştur. Şu anki Kıranköy bölgesinde, Yunan topluluk bulunmaktaydı. Burası daha sonra merkez Yunan mahallesi olmuş ve 1923'teki nüfus değişimi bu bölgede gerçekleşmiştir.[4]
Selçukluların idaresinde şehrin adı Zalifre olmuştur ve Sinop - Kastamonu - Safranbolu - Gerede - Söğüt uç bölgesi durumuna gelmiştir. Sonraki yıllarda şehir Türkmenler ve Bizanslılar arasında birkaç defa el değiştirmiştir. 1213 ile 1280 yılları arasında kasabayı, Anadolu Selçuklu Devleti'nin uç beyliği durumundaki Kastamonu ve Sinop bölgesine yerleşmiş olan Çobanoğulları Beyliği yönetmiştir. Daha sonra Çobanoğuları Moğol İlhanlılar'a vergi vermeye başlamıştır.[5]
1326'da Candaroğulu Süleyman Paşa şehri ele geçirmiştir. 1332'de Kastamonu'ya gitmekte olan İbn Battuta ve Kastamonu paşasının oğlu vali Ali Bey ile görüşmüştür. İbn Battuta'ya göre geldiğinde, Hanefi ögretisini öğretmekte olan bir medrese bulunmaktaydı. Candaroğulları dönemiyle bölgede İslami mimari hareketlenmiştir, bu dönemde Gazi Süleyman Paşa Camii kullanılmaktaydı. Ayrıca eski bir Bizans kilisesi, iki hamam ve çeşitli çeşmeler bulunmaktaydı. Diğer benzer bir İslami yapılanma ancak 17. yüzyılda olacaktır.[5]
Geleneksel Safranbolu evi.
Safranbolu 14. yüzyılın ortalarında ilk defa Osmanlı kontrolüne geçmiştir ve bu tarihten 1416'da tamamen fethedilene kadar Osmanlı Devleti ile Candaroğulları arasında bir sınır bölgesi olmuştur. Bölgeye Osmanlılar Yörükan-i Taraklı olarak bilinen çok sayıda Türkmen göçebeyi yerleştirmeye çalışmıştır ve şehrin ismi bu dönemden sonra Taraklı Borglu veya kısaca Borglu ve Borlu olarak adlandırılmıştır. 18. yüzyılın ortalarında ZağfiranPolis kullanılmaya başlanmıştır ve daha sonra 19. yüzyılın ortasında kısa bir süre için Zağfiran Benderli kullanılmıştır fakat 19. yüzyılın son çeyreğinde Zağfiran Bolu olarak değişmiştir.[5] En son olarak ise Zafranbolu ve daha sonra Safranbolu şekline dönüşmüştür.[6]
Osmanlı Devleti zamanında özellikle 17. yüzyılda İstanbul-Sinop kervan yolu üzerinde konaklama merkezi olmasıyla kültürel ve ekonomik olarak en yüksek düzeyine ulaşmıştır. Aynı devirde Osmanlı sarayı ve devlet adamları şehre önemli eserler katmıştır.
18. yüzyıldan başlayarak, III. Selim ve II. Mahmud dönemlerinde de devam eden ve 1850'den sonra artan İstanbul'a olan belgelenmiş göç ile Safranbolulular sarayda etkili olmaya başlamışlardır. Göçmenlerin çoğunluğu fırıncılık veya denizcilik yapmaktaydılar. Xavier de Planhol'a göre 1860'dan başlayarak Safranbolulular İstanbul'da fırıncılık konusunda tekel kurmuşlardı ve fırınlarda çalışan yaklaşık her beş kişiden üçü Safranbolu bölgesinden gelmekteydi. Büyük ihtimalle mevki sahibi ve tanınmış kişiler Safranbolu'dan akrabalarını, arkadaşlarını veya müşterilerini İstanbul'a getirmekteydiler. Planhol'a göre Safranbolu'dan İstanbul'a gelen Yunanların büyük çoğunluğu denizcilik yapmaktaydılar.[7]
1939'da işletmeye alınan Karabük Demir Çelik Fabrikası ile Karabük ilgi merkezi durumuna gelmiştir ve Safranbolu 1950'lerde Anadolu'da gerçekleşen modern şehirleşmeden fazla etkilenmemiştir. Bu nedenle mimari gelenekleri, özellikle yarı ahşap, üç odalı Pontian Yunan stilinde depreme dayanıklı evleri korunmuştur.[4] UNESCO tarafından 17 Aralık 1994 tarihinde Dünya Miras Listesi'ne alınarak "Dünya Kenti" unvanını almıştır. Dünya Miras Şehirleri Organizasyonu'nun (OWHC) aktif üyesi olan Safranbolu'da 2000 yılında OWHC yönetim kurulu toplantısı düzenlenmiştir.(kaynak vikipedi..
..
..
..
Tarih kokan bu güzelim kasabadan saat 19.00 gibi çıktık.Doogru Bolu-gerededen otoyola çıkacagız.
Çok yakın olan Karabükten metal kokuları arasında Türkiyenin en büyük tesislerinden KARDEMİR in yanından geçiyoruz..Bolua 130 km yolumuz var.
Karabük -Bolu yolunun son 90 km si çift yol ve Avrupai asfalt yolda aracım günler boyu her türlü kötü yolda gitmekten imanı gevremiş bir halde iken bu yollar
ona yemek üstü kaymaklı kadayıf gibi geliyor ve mırıl mırıl gidiyor..
Bolu tünelinden geçip "Berceste" de geç de olsa güzel bir akşam yemegi yedik.
Hayvancıklarımız 10 gündür seyahatte oldugumuz için bıraktıgımız yuvalarında bizleri özlemişler..Bunu geç saatlerde olsa da aldıgımızda sevgi gösterisini elimiz yüzümüzü yalamakla
ispat ettiler..Saat 24.00 gibi evimizdeydik..
ÖZET ;
Çıktıgımız 5 Temmuz Salı sabahından döndügümüz 13 Temmuz çarşamba gecesine kadar yaptıgımız yol
39.850 km de çıktık.
44.245 km de döndük.
Yapılan km 4395 km.
Alına mazot 215 lt..780 tl tutmuş.
ortalama 4.85 lt/100 km de harcanmış.Başka bir deyişle de 180 kr/km de yakmış..
Çok ekonomik araç kullandıgımı her zaman iddia ederim..Alışkanlık-Tarz meselesi bu tabii ki..
..
..
Tarih kokan bu güzelim kasabadan saat 19.00 gibi çıktık.Doogru Bolu-gerededen otoyola çıkacagız.
Çok yakın olan Karabükten metal kokuları arasında Türkiyenin en büyük tesislerinden KARDEMİR in yanından geçiyoruz..Bolua 130 km yolumuz var.
Karabük -Bolu yolunun son 90 km si çift yol ve Avrupai asfalt yolda aracım günler boyu her türlü kötü yolda gitmekten imanı gevremiş bir halde iken bu yollar
ona yemek üstü kaymaklı kadayıf gibi geliyor ve mırıl mırıl gidiyor..
Bolu tünelinden geçip "Berceste" de geç de olsa güzel bir akşam yemegi yedik.
Hayvancıklarımız 10 gündür seyahatte oldugumuz için bıraktıgımız yuvalarında bizleri özlemişler..Bunu geç saatlerde olsa da aldıgımızda sevgi gösterisini elimiz yüzümüzü yalamakla
ispat ettiler..Saat 24.00 gibi evimizdeydik..
ÖZET ;
Çıktıgımız 5 Temmuz Salı sabahından döndügümüz 13 Temmuz çarşamba gecesine kadar yaptıgımız yol
39.850 km de çıktık.
44.245 km de döndük.
Yapılan km 4395 km.
Alına mazot 215 lt..780 tl tutmuş.
ortalama 4.85 lt/100 km de harcanmış.Başka bir deyişle de 180 kr/km de yakmış..
Çok ekonomik araç kullandıgımı her zaman iddia ederim..Alışkanlık-Tarz meselesi bu tabii ki..
SONUÇ;
Gezdigimiz yerlerin tek tek gezilmesi-görülmesi gereken yerlerini tek tek çıkartacagım ki ;
ilerde aynı yerleri gezmeye çıkan arkadaşlara rehber olsun.
------------------------------------------------------------------------------------------
YOZGAT ;
-Yozgat çamlıgı milli parkı, saat kulesi,etnografya müzesini,
-Testi kebabını yemeden (biz yiyemedik ama..)
----------------------------------------------------------------------------------------
SİVAS ;
-Kesik köprüsü, gökmedrese ,Atatürk kongre müzesi ,etnografya müzesini,arkeoloji müzesini-buruciye medresesi , çifte minareli medresesi,ulucamisini, sıcak ve soguk çermigini
-Sivas köftesi ve kebabını
---------------------------------------------------------------------------------------
ERZİNCAN ;
- Kemaliye-Eginde taşyolu (karanlık kanyon ) , sokak aralarında buz gibi akan sudan ayaklarını serinletmeden, Erzincanda Girlevik şelalesi,
-Orcik ve lök yemeden , tulum peynirini almadan.
--------------------------------------------------------------------------------------
GÜMÜŞHANE ;
-Karaca magarasını,cehennem deresi kanyonunu, süleymaniye yerleşimini, vank kilisesi ,Tomara şelalesini, Kalesini (çıkabilirseniz tabi.)
-Pestil ve kömesi,dut pekmezini..
Gezdigimiz yerlerin tek tek gezilmesi-görülmesi gereken yerlerini tek tek çıkartacagım ki ;
ilerde aynı yerleri gezmeye çıkan arkadaşlara rehber olsun.
------------------------------------------------------------------------------------------
YOZGAT ;
-Yozgat çamlıgı milli parkı, saat kulesi,etnografya müzesini,
-Testi kebabını yemeden (biz yiyemedik ama..)
----------------------------------------------------------------------------------------
SİVAS ;
-Kesik köprüsü, gökmedrese ,Atatürk kongre müzesi ,etnografya müzesini,arkeoloji müzesini-buruciye medresesi , çifte minareli medresesi,ulucamisini, sıcak ve soguk çermigini
-Sivas köftesi ve kebabını
---------------------------------------------------------------------------------------
ERZİNCAN ;
- Kemaliye-Eginde taşyolu (karanlık kanyon ) , sokak aralarında buz gibi akan sudan ayaklarını serinletmeden, Erzincanda Girlevik şelalesi,
-Orcik ve lök yemeden , tulum peynirini almadan.
--------------------------------------------------------------------------------------
GÜMÜŞHANE ;
-Karaca magarasını,cehennem deresi kanyonunu, süleymaniye yerleşimini, vank kilisesi ,Tomara şelalesini, Kalesini (çıkabilirseniz tabi.)
-Pestil ve kömesi,dut pekmezini..
BAYBURT ;
-Bayburt kalesi, Aydıntepe yeraltı şehri.
-ketesini
--------------------------------------------------------------------------
ARTVİN ;
-Çoruh vadisi ,şavşat karagöl ve borşka karagöl, şavşat-ardahan yolundaki enfes manzaralı ormanlık yolu, macahel (camili).maral şelalesi , sarp sınır kapısı (gürcistana geçmeden ), Hopada rahmetli Kazım koyuncunun mezarını ziyaret etmeden, çoruh üzerinde kurulu baraj inşaatını seyir tepesinde seyretmeden, çoruhta rafting , kafkasör yaylası şenlikleri ,
-pucuko (ama biz tadına bakamadık.
ERZURUM-İSPİR ..Moryayla,yedigöller..ispir kuru fasulyesini yemeden dönmeyin..
-----------------------------------------------------------------------
RİZE ;
-Ovit geçidi -ekşioglu yaylası,gölü, Fırtına vadisi ve rafting , zilkale,Elevit,palovit ,amlakit-pokit,trovit , kito yaylası, Ayder, verçenik ,Aşagı kavron-yukarı kavron ve kaçkarlar zirve......, şenyuva,kale köprüsü ,
-Botanikte çay , kiremitte benekli alabalık ,muhlama , karalahana dolması ,
-------------------------------------------------------------------------
TRABZON ;
-Ayasofya müzesi ,Atatürk köşkü , cephanelik , sümale manastırı,uzungöl , boztepeden trabzonu izlemeden, Zigana geçidi , sera gölü , sultanmurat ve kadırga yaylası
-akçaabatta köfte ,laz böregi,hamsiköy sütlaçı,
--------------------------------------------------------------------
GİRESUN ;
- Kazancılar çarşısı, giresun kalesi , müzesi ,
-Fındık,
-------------------------------------------------------------------
ORDU ;
--boztepeden panaromik görüntüsü, uzun saçılının yerinde çay içmeden, paşaoglu konagı, ünye çakırtepe,yalı mahallesi eski rum evleri ,perşembe sahil yolu manzarası, amisos
---------------------------------
SAMSUN ;
-- Atatürk anıtı ,etnografya müzesi, bandırma vapuru,
-- pidesi ,
--------------------------------------
SİNOP ;
-- Müzesi, Tarihi sinop cezaevi, Aklimanı , hamsilos koyu, plajı,erfelek göleti ve şelalesi, Ayancık Akgöl, kotra ve taka maketleri, Akgöl magaraları, gerze ilçesi tarihi evleri,
-mantısı ,
-----------------------------------------
KASTAMONU ;
-
kalesi , küre daglarını, hükümet konagı, Nasrullah camii.külliyesi,el sanatları atölyesi , ılgaz dagı, pınarbaşı valla kanyonu ve ılıca şelalesi , ilgarini magarasını , cide gideros ,
-etli pastırmalı ekmegi, çekme helvası,
Yarın da her ilimizden çektigim 3 er adet en iyi fotoları yükleyerek gezimi noktalayacagım..
bu akşamlık bu kadar.
....
....
....
....
....
....
....
-Bayburt kalesi, Aydıntepe yeraltı şehri.
-ketesini
--------------------------------------------------------------------------
ARTVİN ;
-Çoruh vadisi ,şavşat karagöl ve borşka karagöl, şavşat-ardahan yolundaki enfes manzaralı ormanlık yolu, macahel (camili).maral şelalesi , sarp sınır kapısı (gürcistana geçmeden ), Hopada rahmetli Kazım koyuncunun mezarını ziyaret etmeden, çoruh üzerinde kurulu baraj inşaatını seyir tepesinde seyretmeden, çoruhta rafting , kafkasör yaylası şenlikleri ,
-pucuko (ama biz tadına bakamadık.
ERZURUM-İSPİR ..Moryayla,yedigöller..ispir kuru fasulyesini yemeden dönmeyin..
-----------------------------------------------------------------------
RİZE ;
-Ovit geçidi -ekşioglu yaylası,gölü, Fırtına vadisi ve rafting , zilkale,Elevit,palovit ,amlakit-pokit,trovit , kito yaylası, Ayder, verçenik ,Aşagı kavron-yukarı kavron ve kaçkarlar zirve......, şenyuva,kale köprüsü ,
-Botanikte çay , kiremitte benekli alabalık ,muhlama , karalahana dolması ,
-------------------------------------------------------------------------
TRABZON ;
-Ayasofya müzesi ,Atatürk köşkü , cephanelik , sümale manastırı,uzungöl , boztepeden trabzonu izlemeden, Zigana geçidi , sera gölü , sultanmurat ve kadırga yaylası
-akçaabatta köfte ,laz böregi,hamsiköy sütlaçı,
--------------------------------------------------------------------
GİRESUN ;
- Kazancılar çarşısı, giresun kalesi , müzesi ,
-Fındık,
-------------------------------------------------------------------
ORDU ;
--boztepeden panaromik görüntüsü, uzun saçılının yerinde çay içmeden, paşaoglu konagı, ünye çakırtepe,yalı mahallesi eski rum evleri ,perşembe sahil yolu manzarası, amisos
---------------------------------
SAMSUN ;
-- Atatürk anıtı ,etnografya müzesi, bandırma vapuru,
-- pidesi ,
--------------------------------------
SİNOP ;
-- Müzesi, Tarihi sinop cezaevi, Aklimanı , hamsilos koyu, plajı,erfelek göleti ve şelalesi, Ayancık Akgöl, kotra ve taka maketleri, Akgöl magaraları, gerze ilçesi tarihi evleri,
-mantısı ,
-----------------------------------------
KASTAMONU ;
-
kalesi , küre daglarını, hükümet konagı, Nasrullah camii.külliyesi,el sanatları atölyesi , ılgaz dagı, pınarbaşı valla kanyonu ve ılıca şelalesi , ilgarini magarasını , cide gideros ,
-etli pastırmalı ekmegi, çekme helvası,
Yarın da her ilimizden çektigim 3 er adet en iyi fotoları yükleyerek gezimi noktalayacagım..
bu akşamlık bu kadar.
....
....
....
....
....
....
....
...
Fotolara devam
sivas
..
...
...
..
Fotolara devam
sivas
..
...
...
..
..
..
..
